Teknoloji

Moravec Paradoksu: Gerçekten kontrolümüz altındalar mı?

Yapay zekanın potansiyeli ve insanın geleceği üzerine derin bir tartışma; Moravec Paradoksu ve insansı robotların yükselişi, bizleri bekleyen devrim niteliğindeki değişiklikler hakkında düşünmemizi sağlıyor.

Abone Ol

NVIDIA CEO'su Jensen Huang, yakın zamanda yaptığı bir röportajda, şirketin çalışmaları arasında onu en çok heyecanlandıran alanın robotik olduğunu belirtti. Eğer metin, görsel veya video üretebiliyorsak, hareket de üretebileceğimizi vurguladı. Eğer hareket üretebiliyorsak, bunun amacını anlayabilir ve kısa süre içinde genel bir özgür hareket sistemi oluşturabiliriz. Bu nedenle, her işi yapabilecek insansı robotların gelişimi çok yakın bir gelecekte mümkün görünüyor.

Teknolojik gelişmelerin ilerlemesinde ilginç bir sıra karışıklığına şahit oluyoruz. Örneğin, Anthony Trollope’un 1882'de yazdığı ve 1980'lerde hayal ettiği bilimkurgu hikayesinde, cep telefonları gibi birçok şeyi doğru tahmin ettiğini görüyoruz. Ancak, hem bu hikayede hem de diğer birçok tahminde, robotların dünya genelinde bizim tahminlerimizden çok daha önce yayılacağı düşünülüyordu.

Yapay zeka ile aynı hızda ve hatta ondan önce robotların çok daha yaygın olacağı öngörülüyordu. Ancak bu gerçekleşmedi.

Robotların "beyni" olacak teknolojileri geliştirmeden önce robotlara geçemedik. Bunun nedeni, Moravec Paradoksu'nda gizlidir. 1980'lerde robotik profesörü ve bir fütürist olan Hans Moravec, "Bir bilgisayar dünyanın en iyi satranç oyuncusunu yense de, insanı geride bırakan işler yapabilse de, aslında bu teknolojinin basit işleri yapma becerisi oldukça kısıtlıdır" diyordu.

Boston Dynamics’in Atlas robotu inanılmaz işler yapsa da örneğin makas kullanmak veya bir topu yakalamak gibi basit işlerde hala gidecek çok yolu var. Robot çağına henüz girmiş değiliz, ancak bu eşiğe çok yakın olduğumuz kesin. Ancak şu anki problem, robotların üretilmesi ve geliştirilmesinin inanılmaz maliyetli ve zaman alıcı olması. Ayrıca, robotların hangi problemi çözmek için geliştirileceği konusunda belirsizlikler mevcut. Robotların kaynak kodları yazılıp fabrikadan çıkana kadar geçen süreçte bu problemler değişebilir.

Enerji problemi, robotların yeterli gücü sağlamak için gereken bataryaların, onları hantallaştırmasından kaynaklanmaktadır. Temel bir hareket için bile, inanılmaz bir işlem gücüne ihtiyaç duyulmaktadır. Isı üretimi nedeniyle soğutma sistemlerine duyulan ihtiyaç, tasarımları daha karmaşık hale getirmektedir.

Görsel, işitsel algı ve hareket ile ilgili basit gibi görünen sorunlar, aslında en çetin ceviz problemler haline gelmiştir. Örneğin, Dota gibi karmaşık bir oyunda insanları yenen bir yapay zeka modeli görsek de, masa tenisi gibi basit bir oyunda insanı yenen bir makine henüz görmedik.

Moravec, en eski insan becerilerinin büyük ölçüde bilinç dışı olduğunu ve onları kullanırken çaba sarf etmediğimizi belirtmiştir. Dolayısıyla, insan yapımı bir yapay zekaya entegre edilmesinin daha zor olacağı pek de şaşırtıcı olmamalıdır. Yapay zeka sistemleri, piyano çalan, satrançta şampiyon olan veya resim çizen bir varlık olarak karşımıza çıkarken, tıkış bir mutfakta bulaşıkları yıkayabilen bir yapay zeka sistemi hala geliştirilememiştir.

Sonuç olarak, yapay zeka ile insanın bilişsel becerilerinin replikasyonu arasında ilginç bir ilişki bulunuyor. Ancak, insanı bütünsel olarak bedeninden ayrı düşünemediğimiz bir senaryoda, yapay zeka destekli insansı robotların sayısının artması, insan düşünce yapısını nasıl etkileyecektir? Gelecek, bu soruların yanıtlarını ararken, yapay zeka ile insan ilişkisini yeniden şekillendirebilir.