Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde, politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 14 seviyesini yüzde 13’e düşürdü. Aslında bakarsanız bu büyük bir sürpriz oldu; çünkü beklentiler sabit kalması yönündeydi. Dünyada majör ülkelerin merkez bankaları faiz artışı yaparken, eylül ayı için de yine en az 50 baz puan faiz artışları beklenirken neden böyle bir karar alındı? Bu karar ile ne amaçlanıyor?
Arka planda yatan amaç, her zaman olduğu gibi ekonomik büyümenin desteklenmesi amacı taşıyordu. Bundan dolayı faiz indiriminin yapıldığı kesin. Küresel ekonomik büyüme ve jeopolitik risklerin belirsizliği, resesyon beklentileri, işsizlik oranları derken, finansal koşulların iyileştirilmesi, üretimin teşviki ve istihdamın artması için bu kararın alınması ekonomik büyüme koşulları için şarttı. Bu enflasyonist durumda artık ekonomik büyümeye ağırlık verildi ve enflasyon ikinci planda kaldı. Karar böyle çıktı çünkü politika bu yönde…
TCMB bu politikaya destek vererek faiz indirimi yaptı ve para basmaya devam ediyor. Bu da aslında yeni ekonomi politikasının bir parçası. Türkiye ekonomisi büyümesi için de kredi faiz oranlarının düşürülmesi gerekiyor. Oranlar çok yüksek. Bunun için çeşitli esnaf kredileri ve devlet destekli kredilerin yapılması, yeni ekonomi politikalarında zaten devreye giriyor…
Yeni ekonomik modelde uygulanan politika, düşük faizin yatırım ve üretim bacağını artıracağı, aşırı üretim ile ihracatı uçuracağı ve döviz girdilerle de cari fazla veren bir pozisyon oluşturacağı yönünde ve işsizlik oranları da buna paralel olarak düşecek şekilde ayarlı. Ama rakamlara baktığımız zaman ihracat geçen yıla göre sadece yüzde 18 civarı arttı. Pazarda herhangi bir marka değeri oluşturmak gerekiyor. Sadece bu politikalar olmaz çünkü ikame ve muadili mallar da var iki dakikada alıcılar ucuzunu bulsun sizi satar. Piyasa da aşırı bir rekabet var ondan dolayı çok büyük etkilenme süreçleri yaşanıyor. Belki de bundan dolayı büyük kayıplar yaşanmıştır diye düşünüyorum…
Banka faizleri yüksek; normal krediler alınacağı zaman üretim ve cari fazla vermek hayal oluyor. Girdi maliyetleri yüksek durumda bir de üzerine finansman gideri koyunca aşırı pahalılık ve enflasyon meydana geliyor, zaten tüketicilerin talepleri de düşük böylece hesaplar karışıyor…
Dünyadaki merkez bankaları enflasyon ile mücadele amaçlı faizleri yükseltiyorlar. Türkiye’deki amaç ise ekonomik büyüme modeli bundan dolayı enflasyon şu an için rafa kaldırılmış durumda. Esnaf ve iş dünyasının çarklarının dönmesi için bu politika uygulanıyor…
Zengin daha zengin, fakir daha fakir olur ancak bu politika ile ve aşırı büyüme sadece belli kesimleri etkiler. İktisat teorilerine ters bir uygulama ile farklı bir sistem denemek enflasyon ve faiz dengelerini bozmak ve reel negatif faiz oluşturmak, bu ısrarın devam etmesi hem büyük risklerin ortaya çıkması hem de kurların yukarı yönlü gidişine sebebiyet vermektedir. Bunları takip ederken verilere bakıldığında ÜFE, TÜFE, döviz ve cari dengenin gidişatından ne derece başarılı olunduğu ortaya çıkmaktadır…
Şu an için dövizi bollaştırma adına Türkiye’ye sıcak para girişi, dış yatırımcılar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak yapılması gerekmektedir. 2008-2013 yıllarında bunu başaran Türkiye O zamanlar döviz zaten iyi gidiyordu. Tekrardan bunu başarıp yüksek para girişleri yapılabilirse ancak dövizde gerilemeler olabilir ama bu da ne kadar sürdürülebilir?