Kastamonu, "Evliyalar Şehri" olarak bilinirken, 1930-1965 yılları arasında şehrin tarihi camileri ve mescitleri, mahalli gazeteler aracılığıyla satışa çıkarıldı. Araştırmacı-Yazar Mustafa Gezici’nin yaptığı incelemeler sonucunda, bu dönemde Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalan yaklaşık 30 cami ve mescidin, o zamanki düşük fiyatlarla şahıslara satıldığı ortaya çıktı.
Camiler, 100-300 Liraya Satılmış
Gezici’nin verdiği bilgilere göre, camiler ve mescitler, dönemin ekonomik koşullarına göre çok cüzi meblağlarla satıldı. Örneğin, Kastamonu’nun tarihi Kabe Mescidi, 1930’larda oldukça düşük bir bedelle satıldı. Bazı camiler, başka amaçlarla kullanılmak üzere satın alınırken, birçoğu da bakımsızlıktan yıkıldı. Gezici, “Bu camilerin amaç dışı kullanılması ve yok olması doğru değil. Vakıf mallarına sahip çıkmalıyız” dedi.
Kastamonu’daki vakıf eserlerinin satılması, şehirdeki bin yıllık medeniyetin kaybına yol açtı. Gezici, “Osmanlı döneminde kurulan vakıf medeniyeti, camilerin amacına uygun kullanılmasını gerektiriyordu. Ancak o dönemdeki koşullar, bu eserlerin yok olmasına neden oldu” şeklinde konuştu. Kastamonu’nun vakıf eserlerine sahip çıkılması gerektiğine dikkat çeken Gezici, bu yapıların korunmasının, gelecek nesillere ders olacak bir değer taşıdığını vurguladı.
Satışlar Gazetelerde İlan Edildi
Kastamonu’da satılan cami ve mescitler, dönemin mahalli gazetelerinde ilanlarla duyuruluyordu. 1930’lardan 1960’lara kadar pek çok cami, mescit ve arsası bu şekilde satıldı. Gezici, bu satışlara dair belgelerin yer aldığı araştırmaların bulunduğunu ve Kastamonu'daki bazı cami ve mescitlerin satılma sürecini ele alan bir kitabın yayımlandığını belirtti.
Satılan camilerden biri olan Cebrail Camisi, 1942 yılında 250 liraya satıldıktan sonra uzun yıllar depo olarak kullanıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü, camiyi harabe halde geri aldı ve 2005 yılında tekrar ibadete açıldı. Gezici, Selçuklu ve Osmanlı'dan günümüze kadar gelen bu tarihi eserlerin, bir medeniyetin parçası olarak korunması gerektiğini belirterek, vakıf mallarına sahip çıkmanın, kültürel mirasa sahip çıkmak anlamına geldiğini ifade etti.