Erden Kıral’ın güzel anısına saygıyla…

Türk sinemasının toplumcu-gerçekçi çizgisinin önemli temsilcilerinden Erden Kıral’ı ka...

Abone Ol
Türk sinemasının toplumcu-gerçekçi çizgisinin önemli temsilcilerinden Erden Kıral’ı kaybettik. Anısına, Orhan Kemal’den aynı adla uyarladığı “Bereketli Topraklar Üzerinde” filmi ile ilgili yazdığım yazıya yer veriyorum. Türk sinemasının en önemli tarihçilerinden Nijat Özön (1927-2011), Orhan Kemal’in Türk sinemasına uyarlanmış eserleri ile ilgili bir yazısında şunları yazıyor:   (…) Yine de yazınımızın perdeye yansımasında önemli boşluklar, büyük gedikler olduğu gözden kaçmamaktadır. Örneğin yapıtlarının uyarlanması yönünde en iyi durumda olan Orhan Kemal’i ele aldığımızda, asıl değer taşıyan yapıtlarının (Baba Evi, 1949; Avare Yıllar, 1950; Bereketli Topraklar Üzerine,1954; Dünya Evi, 1958; Arkadaş Islıkları, 1968; Gurbet Kuşları, 1962) çevrilmediğini görürüz. (Özön, Karagöz’den Sinemaya) Özön’ün 1976 yılında kaleme aldığı yazının bir paragraflık alıntısından çıkarılacak çok not var. Birincisi 1976 yılına kadar Orhan Kemal’in önemli sayılabilecek eserleri beyazperdeye yansımamıştır. Nijat Özön’ün ‘okuyucuyla buluşan tek yazar’ olarak nitelediği Orhan Kemal’in eserlerinin sinemaya uyarlanması sinema sektörünün canlanması adına da üzerinde durulması gereken eserlerdir. İkincisi, Özön, 1964 yılında Halit Refiğ’in yönettiği Gurbet Kuşları filmini bir Orhan Kemal eseri olarak görmemektedir ve romanın kendisinin uyarlanması gerektiğini ifade ediyor. Üçüncüsü ve en önemlisi, yazarın bu yazısını kaleme almasından üç yıl sonra Bereketli Topraklar Üzerinde beyazperdeye uyarlanacaktır. Bu da sinema eleştirisinin gücünü göstermektedir.  Bereketli Topraklar Üzerinde, yayınlanışından 25 yıl sonra beyazperdeye uyarlandığında, Türkiye iki askeri darbe yaşamıştı. 1979’a gelindiğinde Türkiye siyasi ve toplumsal olarak en bunalımlı dönemlerinden birini yaşıyordu. Ülke içindeki siyasi kutuplaşma, toplumu ve siyaset kurumunu adeta ‘Babil Kulesi’ne hapsetmiş ve kimsenim birbirinin sesini duymadığı bir noktaya getirmişti. Bir başka yönüyle 1970’li yıllar, Türkiye’de işçi sınıfının en örgütlü olduğu ve işçi sınıfına karşı saldırıların da en yoğun yaşandığı yıllardır. Çok ilginçtir ki, işçi sınıfının bu örgütlülüğüne rağmen, edebiyat, döneminin ruhunu yansıtabilecek güçte edebi eserler verememiştir. Bunları belirttikten sonra, Erden Kıral gibi bir yönetmenin, bu romana yönelmesinin en önemli ikinci nedeni  olarak, bu üretimsizliği koyabiliriz. En önemli neden ise, şüphesiz, Orhan Kemal’in eserinin gücüdür. Vedat Türkali’ye  Orhan Kemal için şunları söyler: İşçi sınıfımızın “kendi kendine” olduğu bir tarihsel dönemin yazarıydı. Bugün işçi sınıfımız “Kendisi için” dönemindedir. O savaş yürütülüyor toplumumuzda. Romanın uyarlandığı dönem ve yazıldığı dönem arasındaki toplumsal farklılığı çok net ifade ediyor, Türkali. Kanaatimce, Bereketli Topraklar Üzerinde filminin başına gelenleri en iyi açıklayan neden, filmin, işçi sınıfının ‘kendisi için’ olduğu bir dönemde veya atmosferde çekilmiş olmasıdır.  Filmin bir diğer özelliği, Çukurova’daki pamuk işçiliği başta olmak üzere, yörenin durumunu ele alan ikinci film olmasıdır.  Erden Kıral, Nijat Özön’ün sınıflandırmasına göre Genç-Yeni Sinema döneminin (1970-1987) yönetmenlerindendir. Yılmaz Güney’in başlattığı devrimci çizgideki sinemanın takipçilerinden biri olarak kabul edilen Kıral, özellikle 1980 sonrası filmlerinde kendi sesini bulan bir yönetmen oldu. Kıral, yönetmenlik kariyeri boyunca  edebiyatı seven bir yönetmen olarak karşımıza çıktı. Hakkari’de Bir Mevsim (Ferit Edgü, 1983), Dilan (Ömer Polat, 1987), Mavi Sürgün (Cevat Şakir’in hayatından bir kesiti anlatır, 1993), Vicdan (Hasan Özkılıç, 2008) yönetmenin dikkat çeken uyarlamalarındandır. İlk önemli filmi Kanal (1978), Yaşar Kemal’in Teneke’sinden uyarlandı denilse de, bu konu dönemi itibariyle yönetmen ve yazar arasında sorun  olmuş bir meseledir.  Bereketli Topraklar Üzerinde ise, Kıral’ın yönetmenliğinde adını duyurduğu ilk filmidir. Ne ki, filmin serüveni bir filme konu olacak kadar ilginç ve zorludur.  Filmin 30 yıl sonra ülkede yeniden gösterime girmesi ve filmin başına gelenler başlıbaşına film olabilir neredeyse... 1978–1979 yıllarında çekilen film, zamanın sıkıyönetim komutanlığınca yasaklanıyor ve iki haftalık bir gösterimden sonra gösterimden kaldırılıyor. Sonrasında 12 Eylül askeri-faşist cuntası, Altın Portakal Film Yarışması’nın 1980’de yapılmasını yasakladığı için, 1981’deki yarışmaya katılabiliyor ve En İyi Film, En İyi Yönetmen (Erden Kıral) ve En İyi Erkek Oyuncu (Yaman Okay) ödüllerini alıyor. En İyi Film ödülü, filmin “muzır” olduğu gerekçesiyle geri alındığı için Erden Kıral, bu durumu protesto ediyor ve En İyi Yönetmen ödülünü almaktan vazgeçiyor.  Filmin orijinal negatifleri, adı şimdi dahi bilinmeyen biri tarafından alınıp götürülüyor ve bu seneye kadar da izine rastlanılmıyor. Erden Kıral’ın, kızına ve yakın arkadaşlarına , “Benden sonra bu filmi bulun ve gösterin.” türünden vasiyet bile bıraktığı Bereketli Topraklar Üzerinde, 1981 yılında Fransa’da yapılan yarışmada Avrupa’nın En İyi Filmi ödülünü de alıyor. Ancak Erden Kıral, yurtdışına çıkışına izin verilmediği için ödülünü almaya gidemiyor. Ödül Komitesi ödülü vermek için Türkiye’ye geliyor ve otelde Erden Kıral’la buluşup ödülü kendisine vermek istiyorlar. Erden Kıral otele geldiğinde birileri onu tehdit ediyor ve otelden uzaklaşmasını istiyor. Böylece Kıral, ödülünü yine alamamış oluyor. Tam beş yıl sonra Fransa’ya gidebilen Kıral, ödülünü yarışmanın yapıldığı merkezden alabiliyor.Böylesine macera yüklü bir süreç yaşayan film, özverili bir çabayla 30 yıl sonra bulunduğu İsviçre’den alınarak -bunu bizzat Erden Kıral yapıyor ve kendi filminin negatiflerini cebinden para vererek alabiliyor- getiriliyor. Bu maceradan sonra film, 1 Mayıs 2008’de Uluslararası İşçi Filmleri Festivali başta olmak üzere Türkiye’de gösterime girer. Burada bir noktaya dikkati çekmek gerek. Türkiye’de neredeyse bir kuşak bu filmi görmeden yaşadı. Buna rağmen, Sinema Dergisi’nin 2011 yılında 5 bin sinema izleyicisi ve Türkiye’nin önemli sinema yazarları arasında yaptığı soruşturmada en iyi 100 filmin içinde yer aldı. Bu sinema izleyicilerinin en azından yaş ortalaması hakkında bilgimiz olmasa bile, bu izleyicilerin önemli bir kısmının filmin çekildiği dönemin tanığı olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yine, yeni dönemin de genç yazarlarının soruşturmaya katıldığının da altını çizelim. 30 yıl sonra izleyici ile buluşan bir film, hala kendini izleyiciye kabul ettirecek güçte ise, sinema sanatı adına geleceğe kalan bir işin başarıldığını teslim etmek gerek. Söz konusu yayında Tunca Arslan film ile ilgili şu ifadelere yer verir: Orhan Kemal, 1930’larda Adana’nın dayanılmaz sarı sıcağında çalışan işçilere dair gözlemlerini 1954’te “Bereketli Topraklar Üzerinde” adlı romanıyla kağıda dökmüş ve Türk edebiyatına eşsiz bir başyapıt kazandırmıştı. Romanın kişi ve olaylarını 1970’lerin Türkiye’sine uyarlayan ve gelişim çizgisinde kimi değişikliklere giden Erden Kıral da aynı başarıyı beyazperdede tekrarlamış, sinemamıza ‘aşılması çok zor’ bir film armağan etmişti. İş ve ekmek peşinde Orta Anadolu köylerinden Çukurova’ya gelip, ekmek kavgası veren üç zavallı ırgatın; İflahsızın Yusuf, Pehlivan Ali ve Köse Hasan’ın, Orhan Kemal’in “Onlara el uzatacak kimse bulunmaz” dediği insanların öyküsüdür anlatılan. Üç kuruş kazanmak için pamuk fabrikasında canları çıkana dek çalışır, ahırdan bozma bir yerde yatıp kalkarlar. Sıtmaya yakalanan Köse Hasan’ı bırakıp önce bir inşaatta, sonra da çeltik tarlasında çalışmayı sürdürürler. Köleden farkları yoktur…Öyle ki rüya görmek bile yasaktır onlara. Gördüğü rüyadan söz etmeye kalkan Pehlivan Ali’ye “Rüya görmek de n’oluyor lan!” der ırgatbaşı.  Alışıldık anlamda başrol-yardımcı rol ayrımından söz edilemeyecek bir filmdir “Bereketli Topraklar Üzerinde”. Yük, büyük oranda ölümsüz sanatçılar Erkan Yücel (Yusuf) ve Yaman Okay’ın (Ali) üzerindedir belki ama Köse Hasan rolündeki Nuri Sezer’den Tuncel Kurtiz’e (Kürt Zeynel), Erol Demiröz’den (Kılıç Usta) (burada Arslan’ın bir yanlışlığı söz konusu Demiröz patoz ustasını canlandırır. Kılıç Usta gibi bilge; ama Kılıç Usta’dan daha ileri bir sınıf bilincine sahip bir karakterdir usta. MV) ustabaşının nikahsız karısı Fatma’yı canlandıran Nur Sürer’e kadar tüm kadro tek tek damgasını vurur filme.  Bereketli Topraklar Üzerinde”, seti ziyaret eden ve ekibe yardımcı olma sözü veren, Adana’nın sol görüşlü emniyet müdürü Cevat Yurdakul’un 28 Eylül 1979’da öldürülmesi, setin kurşunlanmasına kadar varan baskı ve saldırıların yaşandığı çok koşullar altında tamamlanır. Film, sinema tarihimizin en iyileri arasına yerleşir, ancak kimse bu başarının tadını çıkaramaz. 12 Eylül darbesinin karanlığı bu filmin üzerine de çöker. 1981’de Altın Portakal’da Erden Kıral’a en iyi yönetmen, Yaman Okay’a da en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülleri kazandırdıktan sonra doğru dürüst gösterim olanağı ve seyirciyle buluşma fırsatı yakalayamaz “Bereketli Topraklar Üzerinde”. Sıkıyönetim Komutanlığı’nca yasaklanacak, bir süre sonra da ‘kaybolacaktır. Yeniden seyirci karşısına çıkması için 28 yıl geçmesi gerekir. İsveç’te bulunan bir kopya, teknik açıdan yenilenerek 2009’da Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilir ve bu eşsiz film genç kuşak sinemaseverlerin de gönlünde taht kurar. Erden Kıral anılarında, Arslan’ın da değindiği baskıları uzun uzun anlatır. Fakat filmi çekmeden önce Steinbeck uyarlaması olan john Ford’un yönettiği “Gazap Üzümleri”ni tekrar tekrar izlediğini söyler. Film setinde tarım işçileri ile sanatçıların yaşadığı olağanüstü dayanışma ortamına dikkati çeker. Çok ilginçtir ki, Orhan Kemal de romanı yazarken emekçilerle iç içedir ve roman bitirdiğinde gidip önce onlara okur ve onların takdirini alır. Kıral, şüphesiz Orhan Kemal’in edebi ve politik yönüne layık bir film çekmiştir. Filmi çekerken de emekçileri dikkate alan tutumu da onun bu çizgide bir yönetmen olduğunu da kanıtlar.  Bereketli Topraklar Üzerinde filmi, Türk sinemasının, işçi sınıfı adına egemenlerle giriştiği mücadelenin zamana karşı direnerek yaşayan,  inatçı, onurlu bir başyapıttır. Ayrıca, toplumcu gerçekçi bir çizgide eserler vermiş bir yazarın romanını aynı duyarlılıkla beyazperdeye aktaran genç bir yönetmen tarafından çekilmiş olması bakımından, toplumsal savaşım adına sürekliliğin ve bayrak devralmanın filmidir. NOT: Bu Yazı 2014 yılında Orhan Kemal’in 100’üncü yaşı ile ilgili hazırladığım Everest Yayınları tarafından basılan “Bereketli Topraklar Üzerinde- Eleştirel Baskı” adlı çalışmamda yer almıştır.