Eğitim, kabaca bir toplumun yetişen insanlarını maddi ve manevi anlamda kendi eğitim felsefesi düzeyine getirmek için oluşturmuş olduğu ağ sistemine verilen isimdir. Bu anlamda eğitim ile birlikte bir ülke ya da bir toplum kendi ihtiyacı olan insan malzemesini işleyerek ihtiyaç duyduğu noktalara uzmanlar yetiştirmektedir.
İnsan, doğası gereği dünyaya gözlerini açtığı zaman John Lock’un belirttiği gibi herhangi bir bilgi birikimine sahip değildir. Toplum ya da ülkeler insanın bu eksikliğinden faydalanarak hem bireyin kendi yararına hem de toplumun yararına yetişmesi için gayret etmektedir. Kant, bireyin toplum tarafından olumlu ve olumsuz birçok bilgi ile donatıldığını belirtmektedir. Dolayısıyla henüz dünyaya gelmiş olan birey, eğitime en fazla ihtiyaç duyduğu noktadadır. Çünkü insan dışından diğer birçok canlıda iç güdüsel davranışlar olmasına rağmen insanda bu nitelik ilerleyen süreçlerde eğitim yoluyla bireyin aklını kullanması sağlanarak oluşturulmaya çalışılır.
Bu noktada eğitimin bireye mümkün olduğu kadar olumlu davranışlar kazandırılarak topluma faydalı olması sağlanmaya çalışılır. Nitekim kurumsallaşma aşamasında olan ülkeler için bu sistem olmazsa olmaz bir durumdur.
TÜRKİYE’DE EĞİTİM SİSTEMİ
Söz konusu eğitim sistemine değinmişken Türkiye’deki eğitim sistemine değinmemek resmin tamamını görmeyi engelleyecektir. Geçmişten günümüze kurulmuş olan tüm Türk Devletleri’nde ve ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde de yetişmiş insan gücünün oluşturulması ve kurumsal kimliğin tesis edilmesi amacıyla insan gücüne her zaman ihtiyaç duyulmuştur. Cumhuriyetin ilanından önceki Türk Devletlerinde daha çok geleneksel eğitim modeli kılavuz olarak görüşmüşse de Cumhuriyetin ilanıyla birlikte çağın gelişen yönünün yakalanması temel gaye olarak belirtilmiştir.
Bu amaçla yapılan birçok yenilikler, düzenlemeler ile birlikte birçok kurumlar kurulmuş hatta yurt dışından tanınmış bilim insanları ülkeye getirilmiştir. Belli noktalarda ilerlemeler sağlanmışsa da yeterli olmadığı görülmüştür. Günümüzde dahi o dönemde yaşanan eksiklerin etkileri hissedilmiştir. Bunlara aşağıda değinilecektir. Eğitimin bir ülkenin temel dayanağı olduğu ilkesinden sapılması bunun en büyük nedenleri arasındadır.
21’İNCİ YÜZYILDA EĞİTİMDE NEREDEYİZ?
21’inci yüzyıl birçok gelişimi ve değişimi beraberinde getirmiştir. Bu değişim ve dönüşümler bazı alanlarda o kadar radikal olmuştur ki eskiyi tümüyle unutturmuştur. Örneğin içinde bulunduğumuz yüzyıl yapay zeka adı verilen yeni bir teknolojik gelişmeyi beraberinde getirmiştir. Yuval Noah Harari, Neksus adlı eserinde yapay zeka ile insanın yaptığı bir çok işin artık robotlara yaptırıldığını, bu yüzden artık insana daha dar alanda ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir. Ülkemizde ise görece bu yapay zeka konusunda yeterince gelişme olmadığını görüyorum. Bunun dışında yapılan akademik yayınlarda da benzer şekilde eksikliğin olduğuna bir eğitimci olarak üzülerek şahit oluyor ve bu konuda gerekli hamlelerin yapılmasının artık elzem olduğunu düşünüyorum.
Dünyadaki gelişmelerin takip edilmesi ve gelecekte ülkenin belirleyici yöneticileri olacak olan çocukların bu gelişmeler ışığında sağlam bir eğitim modeli ile yetiştirilmesi gerekmektedir. Artık ezbere dayanan eğitim modeli tümüyle reddedilmeli, çağdaş eğitim modelleri temel alınmalıdır. Nitekim ezberci bir yönteme dayanan eğitim modeli günü kurtarmaya yönelik uygun reçeteler sunarken kalıcı bir başarının gün yüzüne çıkmasına engel olmaktadır. Bu konuda yaşanan gerilemeleri SRJ adlı araştırma şirketinin verilerini gözden geçirerek değerlendirebilirsiniz. Zira belki adını dahi duymadığını bazı ülkelerin akademik atıf konusunda birçok ülkeden ilerde olması sizi şaşırtacaktır. Bu konuda gerekli adımların bir an önce atılması dileğimle…