Duman: İnsanlığın tarihi pandemilerin de tarihidir
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal Duman, ilerleyen yıllarda korona virüsün hayatımızın bir parçası...
Abone Ol
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal Duman, ilerleyen yıllarda korona virüsün hayatımızın bir parçası haline geleceğini belirterek, alınacak önlemlerin gerekliliğine dikkat çektiKorona insanlığın ilk pandemi tecrübesi değil. İnsanlık pandemileri nasıl karşıladı ve halihazırda dünyada neler oluyor? İzmir’in tanınmış hekimlerinden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal Duman’la pandemilerin tarihi, aşıların geldiği noktayı ve Türkiye’yi konuştuk. Duman, koronanın; grip ve nezle gibi hayatımızın bir parçası olacağını ifade ederek, önlemler konusunda ısrarcı olunması gerektiğini söyledi.
Öncelikle dünyayı, 8 aya yakın bir süredir de ülkemizi saran bir salgınla yaşıyoruz. İnsanlar özellikle sosyal mesafenin önemini, sürekli el yıkamayı keşfetti. Dünya evvelinden daha mı güvenliydi yoksa biz mi bu gerekliliği yeni keşfettik?
İnsanlığın tarihi, daha doğrusu canlı olmanın tarihi aslında aynı zamanda pandemilerin tarihidir. Örneğin ilk ve ortaçağlarda veba salgınları vardı. Kolera, tifüs salgınları vardı. En önemli virüs salgınlarından biri 1900’lerin başındaki büyük İspanyol gribiydi. Milyonlarca insan öldü. Yine veba salgınları, Roma ve Bizans’ın yıkılmasında, büyük imparatorlukların yıkılmasında çok etkili oldu. Pandemiler o dönemde de ekonominin dibi bulmasında çok önemliydi. Şu anki korona salgını da aslında modern bir veba salgınıdır. 8 aya yakın bir süredir var. 2 milyona dayanan ölüm, 40 milyona yakın tespit edilebilen hasta var. Ki aslında bu rakamlar daha fazla. Yani ileri demokratik ülkelerde rakamlar daha sağlıklı olabilir; ama oralarda bile, örneğin İtalya’da, Amerika’da tanı konulmamış, hastalığı hastaların 4 ile 7 katından daha fazla olduğu söylenmekte. Bir de çeşitli nedenlerle ölmüş, örneğin beyin felci, kalp krizi; ama bunu tetikleyen olayın korona olduğu düşünülürse ileri batı ülkelerinde bile rakamların aslında söylenenlerden daha fazla olduğunu ortaya koyar. Ama açık toplum olmayan kaynaklara sağlıklı ulaşılamayan, test imkanları sağlıklı olmayan gelişmemiş ülkelerde ya da yarı gelişmiş ülkelerde rakamların çok daha fazla olacağı kanaatindeyiz. 8 aylık bir süreçten söz ettik. İnsanlar hala bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değil. Bazı iyimser haberlerden dolayı insanlar bu durum çözülecekmiş gibi davranıyor.
Burada bir devreye gireyim. Az önce canlıların tarihi pandemilerin de tarihidir dediniz. Buna rağmen pandemi önlemlerinden uzaklaşılmasının nedeni nedir?
Şimdi bunlar hep olması gereken şeylerdi. Ama bu tarz pandemilerde, aşı ya da tedaviden çok önemli olan şey korunmadır. Tabii ki belli bir mesafede durmak, virüsün yayılmasını sağlayan damlacık, öksürük nefes yoluyla bulaşmayı engelleyecek önemlere devam etmek gerekir. Maske takılması, ellerin yıkanması, fiziksel temasa dikkat etmek gibi hususlar önemli. O yüzden bunları söylüyorum. İlginç bir şey, şu anki tedbirlerin çoğu aslında yüz yıl önce büyük İspanyol gribindeki tedbirlerle aynı. O zaman da maske takılıyordu. O zaman da hijyen vurgulanıyordu. Eğer ki biz bu maskeleri takmasaydık, sosyal mesafelere dikkat etmeseydik, karantina süreçleri olmasaydı şu anda sağlık sistemleri tamamen çökerdi. Ölüm sayısı daha fazla olurdu.
Türkiye bu süreci nasıl karşıladı, dünya ile karşılaştırdığımızda?
Bizim bazı avantajlarımız vardı. Ülkemize geç girdi. Çin’de o olayın yaşanması hep bizim için hem dünyanın geri kalanı için uyarıcı oldu. Eninde sonunda herkes bu hastalığa yakalanacak. Önümüzdeki yıllarda üç hastalığı daha fazla konuşacağız. Korona, nezle ve grip (influenza). Korona da nezle gibi, grip gibi hayatımızın bir parçası olacak. Şöyle bir yanılgı var: Aşı çıkarsa bu çözülecek. Hayır! Bakın, Dünya Sağlık Örgütü de açıkladı. Bu konudaki en önemli kuruluşlar da açıkladı. Aşı çıksa bile aşından sonra bile bu yine bir yılı bulabilir. Ayrıca, aşının ne kadar faydalı olup olmadığını bilmiyoruz. Örneğin Johnson Johnson’un ürettiği aşıyla ilgili iki hafta önce ciddi bir açıklama yapıldı. Denildi ki, genç hastalarda yüzde 65 başarılı. Bu ne demektir? Yüzde 35 başarısızlık var. Ama daha ilginç olanı, korona daha önemli oranı 65 yaş üstünde öldürücü. 65 yaşın üzerinde bu aşının başarısı ise yüzde 30- 35. Bizim en azından şunlara dikkat etmemiz lazım: Aşı çıksa bile bugünlerde başlayan, devam edecek olan bir grip salgını var. Grip de tehlikeli. Her sene biz gripte de ciddi kayıplar veriyoruz. Grip aşısı olsak bile hastalığa yakalanmayacağız diye bir garanti yok. Bu, korona için de söz konusu. Bu tedbirlerin bir süre daha hayatımızda devam etmesi, yararlı olacak. Bakın, herhangi bir ülkeyi, örneğin İtalya’yı ele alalım. Her gün dört bin ölü olduğu zaman, yoğun bakımlarda 15-20 bin hasta olduğu zaman, günlük 50 bin hasta olduğu zaman bütün sistem; başta sağlık sistemi, ekonomi her şey çökecektir.
Ekonomilerle ilgili altını çizeceğiniz tespitiniz ne?
Amerika ekonomisi son bir yılda yüzde 20-30’larda küçüldü. 12 milyondan fazla işini kaybeden insan oldu. Almanya ekonomisi -ki dünyanın en güçlü ekonomisidir finansman açısından, o bile çok zor durumlara düştü. İngiltere zor durumlara düştü. Bununla beraber İspanya, İtalya gibi hizmet sektörü, gıda sektörüne dayanan ve gelirine en çok bunlara dayandıran ülkeler de ciddi sarsıntılar yaşadı. Geçen hafta İngiltere, Türkiye’den gelenleri karantinaya alma kararı aldı. Bu en azından ekim, kasım, aralıkta belki daha sonrası için de Britanya’dan ve ilişkili ülkelerden gelen turist sayısını sıfıra indirecek.
Önümüzdeki günler için öngörünüz ne ve önlemler hakkında ne söylemek istersiniz?
Bu dönem aynı zamanda grip dönemidir. Korona, griple beraber daha tehlikeli bir hal alabilir. Benzer şekilde yayılıyor. Benzer şekilde öldürücüdür. Kesinlikle grip aşısı çok önemli. Herkesin grip aşısı olmasında fayda var; ama özellikle son yıl içerisinde ilaç sektörünün üretim bantlarındaki aksamalar, aynı zamanda aşı üreticilerinin daha çok koronaya eğilmesinden dolayı da şuanda da “Aşı gelecek mi gelmeyecek mi? Ne kadar ülke tedarik edecek?” soruları gündemde. Herkes de korona virüsün griple daha tehlikeli olduğunu bildiği için bütün gelişmiş ülkeler parası olan herkes grip aşısına yatırım yapacak. Biz ne kadar temin edeceğiz? Örneğin dün bir arkadaşım, aralık ayında gelecek, dedi. Zaten aralıkta gelirse, ekim ayı grip salgının başladığı dönem. Baya gecikmiş olacağız. O yüzden bu dönemde grip tehlikesi de ortaya çıkacağı için, maskenin takılması, sosyal mesafenin olması 65 yaşın izolasyonu, riskli hasta grupları muhakkak izolasyonları çok önemli. Bir de süper taşıyıcılar var. Gençler ve çocuklar. Hiç bulgu vermiyor; ama taşıyıcı. Örneğin bir çocuk okula gidiyor. Hiçbir bulgusu yok. Çakı gibi. İngiltere’de bir üniversitede ilginç bir şey yaşandı. Hiçbir öğrencide bulgu yok. Ama iki günde hemen hemen bütün üniversite korona oldu. Sadece yüzde 5’i bulgu verdi. Öğrenci yurtları, askeri birlikler… O yüzden izolasyon ve sıkı test çok önemli. HES uygulaması gibi uygulamalar çok önemli.
Önlem konusunda hazırlıklı bir ülke tespit ettiniz mi? Yani korona gibi bir salgına hazır olan…
Tabii. Az önce söz ettiğimiz önlemlerin sürekliliği konusunda en güzel örneği Almanya sergiledi. Almanya nasıl yaptı bunu? 10- 15 yıl önce SARS salgının da Almanya ciddi bir pandemi planı hazırladı. O planı hemen uyguladılar. Almanya’da üretim ve eğitim hayatı devam ediyor; ama çok iyi bir izolasyon var. Bugün Kongo’yla ilgili bir yazı okudum. Biliyorsunuz, Kongo ebolanın en çok olduğu ülkelerden biri. Eboladan dolayı Kongo’nun sağlık sistemi çok tecrübeli.