Dayatma bir tabir
Yıllardır duyarım, asla da katılmam: Sanatçı muhaliftir! Neden muhalifmiş sanatçı?
Yıllardır duyarım, asla da katılmam: Sanatçı muhaliftir!
Neden muhalifmiş sanatçı?
Aydın olduğu için mi? Kendisine sunulanlara itiraz edebildiği için mi? Toplumda göz gönünde olduğu için mi?
Hayır!
Sanatçı muhalif ya da iktidar yanlısı olmak zorunda değildir kardeşim. Böyle bir kalıba da sokulamaz. Bu tabir bir dayatmadan öteye geçemez ve sanatı politize etmekten de başka bir işe yaramaz. Hatta sanatın kendisine de yaramaz.
Sözelciler beni daha iyi anlayacaktır, lise seviyesindeki felsefe derslerine dönün. Sanat felsefesinin merkezinde ‘güzel’ kavramı vardır.
Doğru ya da iyi değil, güzel. O kadar…
Ahlak felsefesini konuşuyor olsaydık, sanatçıyı sanatçılıktan ayırıp birey olarak muhalifliğini, hatta iyiliğini ya da kötülüğünü tartışabilirdik. Ancak sanatçının muhalif olup olamayacağı, sanatın konusu değildir.
Sanatçının sanatını hakkıyla yapmaktan başka bir zorunluluğu yoktur. Sanatın mutlak gerçeği özgür yaratıcılıktır. Yaratıcılığının sınırlarını keşfetmekdir. Sanatta kimsenin göremediğini görmeye çalışmaktır. Zaten gerçeküstücülük akımı da bu istekten doğmuştur.
Bir sinemacının, yazarın, müzisyenin veya ressamın ‘muhalif’ önyargısıyla siyaseti hayatının merkezine alan bir yaşam sürmesi, sanatını ikinci plana atması demek olur. Bir yönetmenin toplumdan alacağı takdir, siyasi görüşünden dolayı değil filminden dolayı olmalıdır.
“Öyle güzel film çekmiş ki beni bambaşka diyarlara götürdü”, “Filmin senaryosu müthiş! Öyle bir replik duydum ki, tüylerim diken diken oldu” dedirtmelidir.
“Bu yönetmen sağlam muhalif, filmleri izlenir” ya da “Bu yazar sıkı muhalif, kitabı alınır” yargıları sanatınh felsefesine aykırıdır.
Elbette sanatçının da bir siyasi görüşü olabilir. Olmalıdır da. Ancak o görüşü militan bir edayla ifade etmek sanatçıyı en azından kendileri gibi düşünmeyen toplum gözünde bitirir.
Siyasette insanları ayırır. ‘Biz’ ve ‘onlar’ ayrımı vardır. Sanatta, bunun tam aksine kucaklamak vardır. Sanatçı herkesi kucaklamaya çalışır. Sanatın evrenselliği de bu özelliğinden gelir.
Ezcümle, sanatçı muhalif ya da iktidar yanlısı fark etmez, asla siyaset merkezli bir yaşam sürmemeli. Bütün bu dayatma ve yönlendirmelerden uzak, sadece sanatına odaklanmalıdır.
BİRAZ GEÇ OLDU AMA...
Sağlık Bakanlığı devlet hastanelerindeki yoğunluğun önüne geçmek için yeni karar aldı. Randevusunu iptal etmeyenler için yeni yaptırımlar devreye sokuldu. Artık randevusunu alıp gitmeyenler, 15 gün boyunca aynı branştan randevu alamayacak.
Ayakta alkışlıyorum.
Geç kalmış bir karar, olsun.
Geçtiğimiz ekimde 17 milyon 99 bin 328 randevu vatandaşın hizmetine sunuldu. 2 milyon 866 bin 7 randevu alındığı halde muayeneye dönüşmedi.
Yazık değil mi? Ayıp olmuyor mu?
Daha ileri gideyim, 15 gün yetersiz. Randevuya gitmeyip bunu sabote etmek isteyen için 15 günün önemi yok. Para cezası da kesilmeli.
Bir de gereksiz yere acile gidenler... Biraz burnu akıp da serum taktırmaya çalışanlar...
Sanırım, onlar için de yeni bir düzenleme yapılmalı.