Ekonomi

Dar gelirli atıştırmalık ile açlığını yatıştırıyor!

Ekonomideki belirsizliklerle yükselen enflasyon gıda fiyatlarına olumsuz yansıdı. Dışarıda yemek yiyemeyen dar gelirliler atıştırmalık ürünlerle öğün geçiştirmeye başladı

Abone Ol

Nihat AK/EGE TELGRAF- Sabahın erken saatlerinden geç saatlere kadar ter döken çok sayıda vatandaş düşük gelirleri nedeniyle öğle yemeğine çıkamaz oldu. Lokanta ve restoranlara gidemeyen yurttaşların yöneldiği atıştırmalık satışlarında patlama yaşandı. Uzmanlar, atıştırmalıklarla günü geçirmenin telafisi olmayan sağlık sorunlarına davetiye çıkaracağı uyarısını yaptı. 

İNSAN ONURUYLA BAĞDAŞMIYOR

Beslenmenin sadece karın doyurmak olmadığını vurgulayan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Toprak, “Gıdalar, insanların yaşamlarını sürdürmeleri için gereken vazgeçilemez ve ertelenemez ihtiyaçlardır. Bu nedenledir ki insanların dini, dili, rengi, cinsiyeti ve milliyeti ne olursa olsun aktif ve sağlıklı bir yaşam için gereksinim duyduğu yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmesi, yani “gıda güvencesi”nin sağlanması bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir. Ancak küreselleşen dünya düzeninde tarım ve gıda ürünleri ile su ticari birer meta olarak görülüp serbest piyasa koşullarına terk edildiklerinden insanların gıda ve suya yeterince ulaştıklarını iddia etmek mümkün olmamaktadır. Gıdaya erişimin sağlanamamasında temel sorun, adil olmayan gelir ve ürün dağılımıdır. Dolayısıyla açlığın nedeni temelde yoksulluktur. Toplumun büyük bir kesimi her geçen gün nitelikli gıdalara ulaşmakta zorlanmakta, yurttaşlarımızın bir bölümü sürekli yardımlarla karnını doyurabilmektedir. Bu durum da yerel yönetimler, valilikler veya gıda bankaları aracılığıyla yoksul ailelere yapılan gıda yardımlarının, insan onuruyla bağdaşmayan ve yüzeysel siyasi araçlara dönüştürülmesine neden olmuştur. "Gıda güvencesi sağlanamayan kişilerin gıda yardımının nesnesi değil, gıda hakkının öznesi olduğu” unutulmamalıdır. Bu yardımlar “gıda hakkı” çerçevesinde devletin bir sorumluluğu olarak görülmelidir” dedi.

‘ÇOĞUMUZ AÇIZ’

Ülkede yaşayanların çoğunun aç olduğunu söylemenin yanlış olmayacağını belirten Toprak, “Türk-İş'in Temmuz 2024 verilerine göre; açlık sınırı 19.234,43  TL. Yani bu ay için asgari ücrete denk. Bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 24.901,78 TL. Yoksulluk sınırı 62.652,87 TL. Yani 4 kişilik bir ailede 3 kişi asgari ücrete çalışsa dahi yine de yoksul. Yani mevcut duruma baktığımızda hepimiz yoksuluz, çoğumuz açız desek yanlış olmaz. Türkiye'nin de içinde bulunduğu ülkelerin büyük bir kısmında, gelir dağılımındaki adaletsizlikler nedeniyle, açlık sınırında yaşayan insanların sayısı küçümsenmeyecek düzeyde. Son dönemde hemen her ülkede yaşanan gıdaya ilişkin sorunlar, önümüzdeki dönemde daha dikkatli olmamız gerektiğini ortaya koyuyor. Hicap duyarak söylüyoruz yurttaş ne yazık ki beslenemiyor. Sadece karın doyuruyor. Dengeli bir beslenme yerine tek tip ve özellikle karbonhidrat ağırlıklı beslenme ilerleyen yıllarda başta obezite olmak üzere diyabet ve diğer hastalıklara neden olacak” diye konuştu.

Son dönemde öğle yemeklerini atıştırmalıklarla geçiştiren sayısının artış gösterdiğine dikkati çeken diyetisyen Bensu Özkoparan, “Öğle yemeklerini yiyenlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor. Kimi vakti bulamadığı için kimi dışarıda yemek yiyebilmenin maddi zorluklarından kaynaklı olarak bu öğünü pas geçiyor. Veya atıştırmalıklarla geçiştiriyorlar. Geçiştirmek, uzun vadede çeşitli beslenme bozukluklarına ve sağlık sorunlarına yol açabilir. Öğle yemeği genellikle vücudun gün ortasında enerji ihtiyacını karşılayan ve gerekli besin öğelerini sağlayan bir öğündür. Bu öğünü atlamak, vücudun ihtiyaç duyduğu protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral alımını azaltır. Atıştırmalıklar genellikle yüksek kalorili, düşük besin değerli yiyecekler oluşur. Bu da uzun vadede kilo alımına neden olabilir. Öte yandan, sürekli olarak yetersiz beslenme, kilo kaybına ve kas kütlesi kaybına yol açabilir. Düzensiz öğünler ve sağlıksız atıştırmalıklar kan şekerinde ani dalgalanmalara neden olabilir. Bu durum, enerji düşüklüğü, halsizlik ve uzun vadede insülin direnci ve diyabet riskini artırabilir. Sağlıksız atıştırmalıklar, genellikle lif açısından fakirdir. Bu da sindirim sorunlarına, kabızlığa ve diğer sindirim problemlerine yol açabilir. Öğle yemeği, gün ortasında enerji seviyelerinin yeniden dengelenmesi için önemlidir. Bu öğünü atlamak, enerji düşüklüğüne, konsantrasyon eksikliğine ve verimliliğin azalmasına neden olabilir. Öğle saatlerinde bu öğün için zaman oluşturulmasını, maddi nedenlerden dolayı dışarıda yemek yiyemeyeceklerinde en azından evinden götüreceği gıdayı tüketmesini tavsiye ediyoruz” ifadelerini kullandı.

LİMONUN KİLOSU 100 TL

Üst üste gelen sorunlar nedeniyle esnafın üç aydır zararına çalıştığını belirten İzmir Lokantacılar Odası Başkanı Doğan Kılıç, “Ekonomik kriz, yüksek enflasyon, kavurucu yaz sıcakları üst üste bindi. Neredeyse son üç aydır birçok esnaf bizim gibi zararına çalışıyor. Bu şartlar altında uzun süre işlerimize devam edebilmemiz mümkün değil. Zararına çalışırken moralimizi yüksek tutabilmek adına umutlu cümleler kuruyoruz. Ama bundan yıllar öncesinin satış adetlerinin çok altındayız. Eski günlerimizi mumla arıyoruz. İnsanların ağzında sürekli olarak lokantaların fahiş fiyatlara yemek sattığı yönünde iddialar dolaşıyor. Ancak gerçek bu değil. Lokantacılar da ekonomik krizle mücadele ediyor ve bu durumdan olumsuz etkileniyorlar. Bir demet roka 7,5 lira, kaliteli bir limonun kilogramı 100 lira. Tarım ürünlerinin kalitesi de düştü, aldığımız karalahana iki günde bozuluyor, limon bile çürüyor. Tarım yok, her şey dışarıdan geliyor ve gelen ürünler de kısa sürede atılıyor” dedi. 

‘DENETİM İSTİYORUZ’

Haksız rekabetlerin denetlenmesini istediklerini belirten Başkan Kılıç, “Lokanta, restoran, kafe ve pastanelerdeki menü fiyatlarının kapı önüne asılması zorunlu oldu. Verdiğimiz fiyat tarifesinin üzerine çıktığı için asmayanlar var. Esnaf arasında fırsatçılar var. Ancak bu durumu tüm esnafa mal etmek doğru değil. Denetimlerin artması gerektiğini düşünüyoruz. Emeklilere yüzde on indirim uygulamayan esnaf bile var. İnsan ihtiyacı olmasa indirim talep etmez, bunu geri çevirmek doğru değil. Bir vergi reformuyla sırtımızdaki kamburun alınmasını talep ediyorduk. Vergilerimizde indirim olacağına bindirim oldu. Vergilerimiz o kadar arttı ki her gün yeni bir düzenleme ile karşı karşıya kalıyoruz. Mesela oğlumun kredi kartıyla kasaptan et alamıyorum, aldığımda yüksek cezalarla karşılaşıyoruz” şeklinde konuştu.