Çok mezun, çok işsiz
Bir pazar sabahı, kahvaltı sonrası çayınızı yudumlarken gazetenizi okumanın keyfini hiçbir şey vermiyor değil mi?
Bir pazar sabahı, kahvaltı sonrası çayınızı yudumlarken gazetenizi okumanın keyfini hiçbir şey vermiyor değil mi?
Vermiyordu desem daha doğru olacak çünkü bu keyif son yıllarda büyük ölçüde geride kaldı. Artık akıllı telefonlarımız var…
Cebimizdeki zeka küpü iki saniyede parmağımızı okuyor, tek tıkla uygulamaya giriyor ve istediğimiz tüm gazeteleri takriben 10 saniyede önümüze seriyor.
Sayfaları değiştirirken elimiz boyanmıyor, gazete kokusu burnumuzda olmuyor, bulmaca çözmek için aile bireyleri ile yarışa girmiyoruz ama olsun telefonumuz gibi gazetemiz de akıllı artık.
Konuya istatistiksel olarak bakarsak; Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlenen bilgiye göre, ülkemizde 2014 yılında yayımlanan gazete ve dergilerin toplam tirajı yaklaşık 2,2 milyarken, 2018'de yüzde 40 azalarak 1,3 milyona düştü. Net rakam veremesem de bu oran son 3 yılda daha ciddi bir düşüşe geçti.
Tabii bu arada habercilik de yavaş yavaş bitiyor. Çünkü herkes artık muhabir. Elinde akıllı telefon olan her insan bir haberci aslında...
Trafik kazası mı oldu? Çıkar zeka küpünü, çek bir fotoğraf veya video, at sosyal medyaya dakikalar içinde bir gazete haberine kıyasla çok daha fazla insan görsün.
Ya da birinin yardıma ihtiyacı mı var? Hemen bir fotoğraf dokunaklı bir yazı ‘Gönderiyi paylaş’ diyorsun, saniyeler içinde binlerce insanın elindesin…
Artık herkes muhabir, kameraman, fotoğrafçı ve hatta gazeteci…
Araştırmalara göre çok değil bundan yaklaşık 20 sene sonra yazılı basın ya çok azalacak ya da tamamen ortadan kalkacak. Ki bence bu durum sandığımızdan daha kısa bir süre sonra gerçekleşecek…
Dolayısıyla habercilik de bu oranda azalacak daha doğrusu platform değişikliği olacak, hatta bu değişiklik başladı bile diyebiliriz.
Bunca kaçınılmaz gerçeğin arasında aklımda tek bir soru var; şu anda gazetecilik ve benzeri bölümleri okuyan, okumak isteyen binlerce genç ne yapacak?
İşsizliğin son derece fazla olduğu, şartların gittikçe olumsuzlaştığı çöküşe geçen bir meslek varsa önlemini de hızlıca almak gerekirken biz neden hala yüzlerce mezun verip onların iş bulamayışını izliyoruz?
Bu durum sadece gazetecilik mezunları için değil birçok meslek grubu için geçerli.
Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri de artan üniversite ve kontenjan sayıları ancak bundan daha büyük sorunu da bu konu hakkında yeterince konuşulmaması…
Uzun lafın kısası elbette ekonomi yaşamın temeli ancak yarınlarımızı sadece ekonomiyi konuşarak garantiye alamayız; umarım bu gerçeği en yakın zamanda fark eder ve harekete geçeriz.