Yağmur Daştan / EGE TELGRAF- Basın Özgürlüğü Medya Araştırmaları Derneği (BAMAD), İzmir’de Basın Özgürlüğü Buluşması düzenledi. Alsancak Mimarlık Merkezi’nde gerçekleşen Basın Özgürlüğü Buluşması kapsamında iki oturumlu panel gerçekleşti. Panelde Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şube Başkanı Nil Kahramanoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Yerelden beynelmilele medyanın yeni dönem özgürlük arayışı’ başlıklı ilk bölümünde İzmir Büyükşehir Belediyesi geçmiş dönem belediye başkanı Tunç Soyer ve medya profesörü Haluk Şahin, konuşmacılar olarak yer aldı. İkinci oturumda ise ’Sansürün kaldırılışının 116’ncı yılı ve demokrasi mücadelesi’ başlıklı oturumda ise CHP 7’nci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dikkati çeken açıklamalarda bulundu.

Whatsapp Image 2024 07 23 At 20.17.59


KİMLER KATILDI?

Panele, CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu, CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, Çiğli Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, Narlıdere Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Ali Engin,geçmiş dönem İZBETON Genel Müdürü Heval Savaş Kaya, CHP Geçmiş Dönem Milletvekili ve İl Başkanı Tacettin Bayır, Urla Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Bülent Baratalı, Çeşme Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Ekrem Oran, Konak Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Abdül Batur, Karabağlar Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, Beydağ Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Feridun Yılmazlar, Bayraklı Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Serdar Sandal, CHP Geçmiş Dönem PM Üyesi Devrim Barış Çelik, basın mensupları, partililer ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldı.

KILIÇDAROĞLU SALONA ALKIŞLARLA GİRDİ

Panelin ikinci bölümünün moderatörlüğünü Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç üstlenirken konuşmacı ise CHP önceki dönem genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu. BAMAD Genel Başkanı ve İZ Gazete Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal’ın açılış konuşmasını gerçekleştirdiği buluşmada Kılıçdaroğlu, “Benim umudum sizlersiniz, beraber olduğumuzda Türkiye’yi aydınlığa kavuşturacağız. Biz varsak, bir kişi dahi varsa çok güçlüyüz” dedi.

Hayatını, gazetecilikle kazanan ve mücadele eden rahmetli gazetecileri anarak sözlerine devam eden Kılıçdaroğlu, konuşmasında yargı, yürütme ve yasama üzerine görüşlerini aktardı. Kılıçdaroğlu, “Kalemini satmayan yürekli gazetecilere selam olsun. Bu zor dönemde kalemini satmamak gibi onurlu bir görevi üstlenen gazeteciler başımızın üzerindedir, onlara saygı duymak hepimizin görevidir. Türkiye’de demokrasi var mı, bunun üzerine düşünmek lazım. Olmadığını biliyoruz ama yaşadığımız tablo düşüncelerini özgürce ifade edeceğimiz bir tablo değil. Dolayısıyla demokrasi konusunda sınıfta kalmış bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Tek adam rejiminde yargı olmaz, TBMM olmaz. Bir anayasamız var ve bir de AYM var. AYM’nin kararları herkesi bağlar ama Can Atalay ile ilgili bir karar verilir ve uygulanmazsa anayasa askıya alınmış demektir. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası askıdadır ve uygulanmıyor. Şeklen mahkemeler var, gücü tek adamdan alıyorlar” dedi.

Whatsapp Image 2024 07 23 At 20.17.59 (1)

‘KAMUDA LİYAKAT OLMALI’

Konuşması sıklıkla alkış ve sloganlarla bölünen Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde: 

“Türkiye’de demokrasi yok, güçler ayrılığı yok. Türkiye darbe hukukundan ayrılmak zorundadır. 20 Temmuz sonrası çıkan yasaların demokratik çevrede ele alınıp sorgulanması gerekiyor. Siyasi ahlak yasası mutlaka çıkmalıdır. Siz hiç AK Parti milletvekilinin kürsüye çıkıp milletin sorunlarını dile getirdiğini duydunuz mu? Duyamazsanız. Bunun yanında kamuda liyakat sistemi de olmalı. İşin ehline vereceksiniz. Diyelim ki devlet memuru olacaksanız, KPSS’ye girecek, sınavı kazanacak, aday memur olacak sonra memur olacaksınız. Şef olmak için belli süre hayatınızı geçirmeniz, daha sonra şeflik sınavına giriyorsunuz. Milletvekili olmak için iki kayıt gerekiyor, savcılıktan iyi hal kağıdı ve ilkokul diploması gerekiyor.

‘YENİ BİR VERGİ KONSEYİ OLUŞTURALIM’

AK Parti Menemen'de görev Hakkı Durmaz'ın AK Parti Menemen'de görev Hakkı Durmaz'ın

Devlette şu anda liyakat yok. Devlet ayrıdır, siyasi parti ayrıdır. Siyasi parti devleti yönetir, devlet olmaz. O nedenle devlet kadroları sıradan kadrolar değildir. Müsteşar, devlet ve siyasi otorite arasında dengeyi sağlayan kişiydi, onu da kaldırdılar. Hepiniz vergi veriyorsunuz. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi öder. Ödediğiniz vergiler nereye harcanıyor, kim harcıyor? Bu soru sorulmadığı için Türkiye’de demokrasi gelişmiyor. Buradan İzmir’den çağrı yapalım, beşli çeteler Türkiye’ye ne kadar vergi ödedi? Bunu öğrenemezsiniz, çünkü onlar özel koruma altında. Bu nedenle işçilerden ve kamudan oluşan bir vergi konseyi oluşturalım. 

‘İKİ ÖNEMLİ DARBE YASASI VAR…’

İki önemli darbe yasası var: Siyasi partiler yasası ve seçim yasası. Bu iki yasa demokratikleşmenin önündeki iki önemli yasadır. Üniversiteler vesayetten kurtulmalı, yönetimsel, bilimsel, mali özerkliği olmalı. Mahallede muhtar seçiyoruz ama dekanı koca koca hocalar seçemiyor, yasak. TBMM vesayetten kurtulmalı, milletvekili özgür iradesiyle konuşmalı. Eğitim sistemi sil baştan ele alınmalı. Eğitim sisteminde sihirli kelime meraktır. Eğitimin çağdaş olması, demokratik olması lazım.

Medya özgürlüğü güvence altına alınmalı. Medya hürdür, sansürlenmez derler, külahıma anlatın. Özetle, demokrasi için Türk hukuk sisteminin 12 Eylül 1980 ve 20 Temmuz 2016 darbe hukukundan ayıklanması lazım. Bunlar olmadığında demokrasi olmaz.

GAZETECİ SUSARSA…

Medyanın zor dönemlerden geçtiğini sıkıntılar yaşadığını biliyorum. Kalemini satmayan gazetecinin nasıl zorluklarla yazı yazdığını biliyorum. Öbür taraftan kendisine gazetecilik süsü verip nizamın propagandasını yapanlar var, biz onlara gazeteci demiyoruz. Eğer medya susarsa Anadolu’nın köy okulunda parmak kaldıran kız öğrenci susar, medya susarsa parmağını makineye kaptıran işçi, zorla evlendirilen genç kızlar, çocuklar susar. Medya susarsa, kurutma makinesini çocukların odasına üşümesin diye koyup yan odada kendini asan anneler susar. Basınımız susarsa, ‘Ben dilenci değilim’ diyen kanser hastası Dilek Özçelik susar. Yoksul, ayakkabısı, elbisesi olmayan evlatlarımız, geçinemeyen emekli susar. Medya susarsa, Emine Şenyaşar, Saniye Ateş, Ayşe Ateş, Emine Korkmaz, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan susar. Medya susarsa SMA anneler, Diyarbakır anneleri, LÖSEV anneleri susar. Her türlü baskıya, tehdide, davaya, hapishanelere ve ölümlere bile halkı için korkmadan yürüyen gazetecilerimiz: Sizler susarsa halk susar, hak susar. Peki onlar sustuğunda kim konuşur? Hırsızlar, asızlar, millet ve vatan düşmanları, sapıklar, katiller konuşur… Özetle herkes bilsin, ne yaparlarsa yapsınlar asla ve asla susmayacağız. 

Demokrasi lütufla verilmez, demokrasi kararla mücadele ile, sivil toplumla, yürekli insanlarla olur. Bizim korkumuz yok. Güzel bir demokrasiyi inşa etmek için mücadele edeceğiz.”

Whatsapp Image 2024 07 23 At 20.17.59 (2)

İLK OTURUMDA SOYER VE ŞAHİN YER ALDI

Buluşmada Soyer, yerel basının yerel yönetimin güçlenmesinde önemli bir rol çizdiğinin altını çizerek, Türkiye’de yerel yönetim reformunun şart olduğuna dikkati çekti. Soyer, kendi döneminde basına verdiği desteklerden de bahsetti, “Ben hiçbir zaman hiç kimseye ‘Size destek veriyorum, bizi eleştiremezsin’ demedim. Kamu adına mali gücü hiçbir zaman silah olarak kullanmadım. Ağır eleştirenler oldu, ‘Devam ederseniz ilanınızı keserim’ demedim. Meşakkatli, zaman zaman kırıcı da olsa yerelin gücü basın özgürlüğünden geçer” dedi.

‘BİREYLERİN O TUZAKLARA DÜŞMEMESİ LAZIM’

Sosyal medya eleştirisi ile sözlerine başlayan Soyer, “Sosyal medya kurucuları bireyleri bir araya getirecek bir meydan tasarlayarak sosyal medyayı ortaya çıkarmışlar. Tarihin akışın içinde popülist iktidarlar bu kadar büyük meydanların kendilerini sarsacaklarını düşündükleri için bu meydanları zehirlemeye başlamışlar. Ancak çare, asla vazgeçmemek. Madem ki iktidar sahipleri bu birleşme alanlarını zehirliyorlar, bizim de bireyler ve toplumlar olarak o tuzaklara düşmememiz lazım” diye konuştu.

SOYER: BİRAZ CESARET, VİZYON VE VİCDAN! ÖNCE AHLAK, NAMUS VE ERDEM

“Yerel basının ne kadar vazgeçilmez olduğunu anlatmaya çalışacağım” mesajı veren Soyer, uluslararası ve ulusal alanda yerel yönetimler ve basın hakkında bilgiler paylaştı. Soyer, “Yerel yönetim reformu şarttır. Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri budur. Bu reform gerçekleşene kadar varmış gibi katılımcılığın önünün açılması gerekir. Bu yaklaşım, şeffaflığın ve halkın haber alma özgürlüğünün güçlenmesini sağlayacağı için yerel basını da güçlendirecektir. Bizden önce internete yasa gereği ilan veremiyorduk, onlara destekler verdik. Günlük yayın yapan gazetelere ayda bir kez ilan verdiğimiz gibi gazete alarak işçilerimize dağıttık. Şirketler üzerinden yaptığımız TİS’e gazete alımlarını ilave ettik. Meclis karar özetlerinin yerel medyada çıkmasını sağladık. Geçtiğimiz ay hükümet tasarruf genelgesi yayınladı, basın da payına düşeni aldı. Bizim dönemimizde de bu vardı, birçok yerel yönetim desteği keserken ‘Zimmet çıkar’ uyarılarına aldırmadan biz desteğe devam ettik. Dayanağını kamu vicdanından alan bu uygulamalar ve daha fazlası yerel yönetimlerde hayata geçirilebilir. Bunlar yerel basını güçlendirecek hamlelerdir, hiç kimse bunun önüne geçemez. Ben hiçbir zaman hiç kimseye ‘Size destek veriyorum, bizi eleştiremezsin’ demedim. Kamu adına mali gücü hiçbir zaman silah olarak kullanmadım. Ağır eleştirenler oldu, ‘Devam ederseniz ilanınızı keserim’ demedim. Meşakkatli, zaman zaman kırıcı da olsa yerelin gücü basın özgürlüğünden geçer. Sorunların çözümü yerel yönetim reformudur, o yapılana kadar yapılacaklar da vardır. Bunun için biraz cesaret, vizyon ve vicdan yeter” ifadelerini kullandı.

“Beş yıllık görev süremde öğrendiğim bir şey var” diyen Soyer, “İnsanları birbirinden ayrıştıran kutuplaştıran şeylerin ne siyasi ideoloji, ne meslek ne de eğitim düzeyi olmadığını düşünüyorum. İnsanları dost ve düşman yapan ahlak, vicdan, namus, kişilik sahibi olma gibi erdemler. Önce bunlar geliyor, gerisi sonradan geliyor. Yoksa siz ne iyi bir gazeteci ne iyi bir siyasetçi ne de hiçbir şey olabilirsiniz. Önce ahlak, namus ve erdemler” dedi.

Whatsapp Image 2024 07 23 At 20.17.58 (1)

ŞAHİN: HEPİMİZ DİJİTAL TUFAN ALTINDAYIZ

Panelde konuşan Şahin de “Gazetecilik çok önemli bir şey. Aydınlanma denen ve son bin yıl içinde dünyayı değiştiren hareketin özünde, ‘İnsanlar akıllı varlıklardır, onlara doğru bilgileri verirseniz doğruları seçer’ vardır. Burada eski medyanın çok önemli rolü vardı; onun belirli etik ilkeleri vardı ve biz onu okullarda öğreniyorduk. Bugün sosyal medyaya geldiğimizde artık o doğruların olmadığı gerçeği ile yüzleşiyoruz. Bunu yapanlar akıllı insanlar mıdır, yoksa o insanlara doğrular söylenmiyor mu? Evet. Çünkü artık haberi yayanlar etik gözettiği yok. Ben bunlara dijital tufan diyorum. Hepimiz dijital tufan altındayız. Binbir türlü komplo teorisi var, kimse çıkıp ‘Arkadaşlar bu doğru’ demiyor. Şaşkın bir insanlık var. Bu insanların artık yeniden ortak değerler üzerinden buluşması, yeni bir ahlak, yeni bir etik üretmek zorundayız. Aksi takdirde ben bu gezegenin istikbalini hiç parlak görmüyorum” açıklamalarında bulundu.

‘GÜZEL NE VARSA İYİMSERLERİN ESERİ’

Şahin’in ardından tekrar söz alan Soyer, “Bu dijital tufanda gazetecilere çok büyük iş düşüyor. Haber alma, ekmek kadar, su kadar temel bir ihtiyaç. Biz algılarla olguları karıştırmıyorsak bunu gazetecilere borçluyuz. Gazetecilerin bu sorumluluğu asla bitmez. Dünya, bu halde. İçine düştüğümüz tabloyu saatlerce konuşsak yetmez. Ancak bu dünyada iyi ve güzel ne varsa, hepsi iyimserlerin eseridir” diye konuştu.

Kaynak: EGE TELGRAF