Politika

CHP’li Buğra Gökce’den ithal aday çıkışı: O yakıştırma beni kapsamaz!

CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı Buğra Gökce, kentteki siyaset gündemini değerlendirdi; ithal aday çıkışlarına yanıt vererek “Ben üzerime alınmadım. Bunu maksatlı olarak yapan varsa o da onun insafına kalsın” dedi.

Abone Ol

Memduh Güney / EGE TELGRAF- Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Aday Adayı olan Buğra Gökce, kentteki günlük yerel gazetelerin temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantıda gazetecilerin sorularını yantlayan CHP’li Büyükşehir aday adayı Gökce, kent siyasetinde öne çıkan başlıkları değerlendirdi; samimi ve çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Bugüne kadar İzmir’de 21 ilçeyi ziyaret ettiklerini ve bu hafta da ziyaretlerini sürdüreceklerini aktararak açıklamalarına başlayan Gökce, “Bugün Bornova’ya, yarın Kemalpaşa ve Güzelbahçe’ye, perşembe günü Torbalı ve Selçuk’a gideceğiz. Küçük Menderes’i ise önümüzdeki hafta tamamlayacağız. Yoğun bir tempo ile ilerliyoruz, örgütün ilgisi de çok iyi” dedi.

‘İTHAL ADAY SÖYLEMİNİ ÜZERİME ALINMADIM’

Aday adaylığının açıklanmasının ardından kent siyasetinde başlayan ‘İthal aday’ eleştirilerine dair görüşlerini paylaşan Gökce, “Açıkçası ben onu üstüme alınmıyorum. Öyle olduğunu da düşünmüyorum. Ben 2008’den beri İzmir’e hizmet ediyorum. 2008’de Anıtlar Kurulu üyesi olarak atanmıştım; üç yıl kurul üyeliği 1.5 yıl da kurul başkanlığı yaptım. 15 yıldır İzmir’e hizmet ediyorum. İzmir ile gönül bağım da o zamandır sürüyor, birçok dostluğu da o zaman edindim. Hatta İzmir’i değil Manisa’yı da o dönemde öğrendim. Bavulunu alıp adaylık başvurusu yapan isimler de var. Bu tartışmanın, bu isimler üzerinden oluştuğunu düşünüyorum. Yoksa benim bu şehirde hem hizmetim hem emeğim hem de 15 yıllık bir geçmişim var. Şehirde doğmak bu tip büyükşehirlerde her zaman mümkün değil. Mevcut belediye başkanlarımıza bakarsanız da çoğunun bu şehirde doğmadığını görürsünüz. Ben İzmirliliği bir İzmirli duruşu, bu şehrin değerlerine, yaşam biçimine sahip çıkma ve ona ait olmak olarak tarif ediyorum. Kendinizi orada konumlandırıyorsanız, bir gönül bağı kurduysanız şehrin değerleriyle, duruşuyla, yaşam biçimiyle ve ona hizmet etme şansı da bulduysanız o anlamda size böyle bir yakıştırma yapılmaz. Bu, doğum yeri üzerinden tarif edilen bir şey değildir diye düşünüyorum. Belde ölçeğine gidildiğinde bunlar daha hassasiyet kazanıyor, oralarda hemşerilik hukuku bütün vizyonu kapsayabilirlik becerisinden daha önce geliyor. Ancak İstanbul, Ankara ve İzmir gibi nüfusun yarıdan fazlasının o şehirde doğmayanların yaşadığı şehirlerde oraya ait olma, oranın değerlerini benimseme, kendini oradan tarif etme, oraya hizmet etme, o duruşu temsil etme bence belirleyici ilkeler. Dolayısıyla o yakıştırma beni kapsamaz. Ben o anlamda üzerime alınmadım. Bunu maksatlı olarak yapan varsa o da onun insafına kalsın. Bunca yıl bu şehre emek vermiş birisine söylenmez diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

‘GÜNCELLEME VE HIZLI AKSİYON’

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde üstlendiği genel sekreter yardımcılığı görevine dair de konuşan Gökce, “Bazıları ‘askere gitti’ diyorlar ama ihtisasa gittim. İstanbul’u görmek çok önemliydi” dedi. O sürenin geçirdiği sürenin ardından İzmir ile ilgili gözlemlerini de paylaşan Gökce, şunları aktardı: “Belediyemizi eleştiren bir dil üzerinden konuşmayı doğru bulmuyorum. Ancak gözlemlediğim ve 3B diye anlattığım projenin üçüncü B’sindeki bakım kısmı işletme ve belediyeciliğin rutini takip ve yönetim bütünlüğü ile olabilecek bir şey. Orada anlık iletişim ve tüm bürokratik şartların doğru işletilerek müdahale edilmesi önemlidir. İşletmeye ilişkin esasların tümünde bu var. Bunları doğru bir mekanizmayla eksiksiz götürme anlamında hassasiyete ihtiyaç olduğu görülüyor. Birçok alanda da bu artacaktır. Şehir ve ihtiyaçlar büyüdükçe sizin de mekanizmalarınızı buna uygun ve hızlı güncellemeniz gerekiyor. Telefonlara bile haftada bir ayda bir güncelleme geliyor. Bazı güncellemeler ihtiyaç olabilir, bu her yönetim biçiminde var. Kurumun kurumsal kapasitesinin de buna uygun güncellenmesi gerekir. Bu aksaklıklar olabilir, yönetim bunu toparlar, düzenler. Ancak doğru zamanda doğru görüp hızlı aksiyon almak gerekir. Belediyeciliğin diğer kamu kurumlarından ayıran şey; bir bakanlıkta genel müdürlük yaparsanız vatandaşın şikayeti size çoğunlukla direkt ulaşmaz. Belediyede size muhtar da ulaşır, vatandaşın kendisi de mahalledeki site sakinleri de ulaşır. Karayollar Genel Müdürü oldunuz, size ya o bölgedeki milletvekilleri telefon eder ya da altınızdaki bölge müdürü. Siz o yolu bir ay ya da iki ay sonra yapsanız eninde sonunda yapmış olursunuz ancak belediyede o talebi bir hafta sonra yaparsanız geç kalmış olursunuz. Belediyede işin zamanında yapılması, talebe yetişilmesi işin yapılması kadar önemlidir. Merkezi kurumların doğasında bu yoktur. Belediyenin ruhunda hızlı aksiyon alabilme ve muhatap alınabilme vardır. Vatandaş muhatap alınmayı da geri dönülmesini de çok önemser. Bu anlamda sistemde aksaklık olursa da herkes onu yazar.”

“MUHALEFET BELEDİYESİNİN BÜROKRATIYIM, ONLAR ŞEREF NİŞANEM”

Hakkında çıkan dava dosyaları olduğu ve ‘Siyasi yasak gelebilir’ iddialarını da yanıtlayan Gökce, böyle bir durumun olmadığını söyledi. Gökce, “Benim bu iddialara şaşkınlığım çok büyük, üzülüyorum da… 15 yıldır CHP belediyelerinde üst yöneticilik yapıyorum, 27 yıldır belediyecilik yapıyorum, herhalde yüzlerce soruşturma dosyası yaşamışımdır. Klasörlerce soruşturma dosyalarım vardır. Özellikle İzmir’de memur suçu savcısı olup benden ifade almayan savcı olmadı. Görevde mütekabiliyet esası vardır, bizden vali yardımcıları ifade alabilir. İzmir’de vali yardımcısı olup bana muhakkiklik yapmayan çok az vali yardımcısı vardır. Kanun öyle; soruşturma talebi gelince, vali bir vali yardımcısını görevlendirir. Bazı şikayetler direkt Cumhuriyet Savcılığı’na gider eğer kanunda ihaleye fesat, edimin ifasına fesat gibiyse savcı bunu resen soruşturur. Diğer suçlarda mülki idareden soruşturma ister o zaman da vali ve vali yardımcısı görevlendirilir. Yani İzmir’de Cumhuriyet Savcısı ve yardımcısı olup benden ifade almayan çok az kişi vardır. Benim hakkımda görevi kötüye kullanma, görevi ihmal, ihale ve edimin ifasına fesat anlamında açılmış tek bir dava yok. Kaldı ki kayyum denilen şey sadece teröre iltisaklı denildiğinde tıpkı Urla örneğinde yaşandığı gibi söz konusu olabilir. Bunun dışındaki işlerde zaten kayyum da söz konusu olmaz. Benim böyle bir davam yok. Bu soruşturmalar rutindir, yüzü aşkın 150’ye yakın soruşturmam var. Ben muhalefet belediyesinin bürokratıyım. Onlar da benim şeref nişanem. Bunların hepsi AK Partili bir belediyenin bürokratına hiç yapılmayacak işlerdir. Hepsi bize yapılmıştır. Biz de CHP belediyelerinin üst yöneticisi olarak çoğu kez de bunları belediye başkanlarını korumak anlamında o sorumluluğu alan kişiler olarak üstleniriz. Bu imzaları belediye başkanları atmasın diye genel sekreter atar, bir soruşturma olursa genel sekreterde biter. Bunların birçoğu da esasen genel sekretere gelmemesi gereken işlerdir. Son dönemde bir miktar da burada görev yapan sayıştay yöneticisinin sorumlu olarak genel sekreteri yazmasından kaynaklı. Belediye bürokrasisinde bunlar rutindir, sayıştay bir şey yazar arkasından sorumlusu var ise tahsil edilir. Henüz benim başıma gelmiş bir şey değil ama bu soruşturmaların hiçbiri benim hakkımda açılan bir dava ile sonuçlanmadı. Soruşturmaların tamamında birinci ve ikinci aşamada ya kovuşturmaya yer verilmemiştir ya da verilmişse de mahkeme sürecine gitmeden iptal olmuştur. Soruşturmaların da bu döneme denk gelmesini sizin insafınıza ve ferasetinize bırakıyorum, manidar” açıklamalarında bulundu.

“BİZ HAMAME GİRMİŞİZ TERLEYELİM AMA…”

“Daha da vahimi, İstanbul’dan bir ay önce yeni bir soruşturma geldi. O kamuoyuna yansımadı. Neden İzmir’deki yansıyor?” sözleriyle devam eden Gökce, “Bunlar gelecek… Her ay sarı zarf alırım, soruşturma gelir. Gelmezse bir anormallik vardır. Beni ve ailemi boş verin, biz hamama girmişiz terleyelim ama oradaki kamu görevlilerinin de isimlerini ifşa edecek, onları da töhmet altında bırakacak çarşaf çarşaf çirkin şeyler yayınlanıyor. Onlar o görevlerin rutinleridir, o arkadaşlarımız da şerefli kamu görevlileridir. Yani görevin yapımı sırasında eksik de kusur da olur. Zaten kamu davası açıp birisi hakkında en ufacık bir ceza verilene kadar bu insanlar da suçsuzdur. Suçsuzluk karinesi de hele ki kamu görevlisi için daha fazla esastır. İstanbul’daki soruşturmalar neden kamuoyuna yansımıyor da İzmir’de iki ya da üç yıl önce olmuş şeyler şimdi soruşturmaya yansıyor kısmını sizin ferasetinize bırakıyorum. Bunlar üzücü… Hepimizin bir ailesi var, beni üzen kısmı ailemin üzülmesi” dedi.

“KURULTAYDAKİ DEĞİŞİM VE HEYECAN BENİ MOTİVE ETTİ”

“İzmir’den neden aday adayı oldunuz? Bunda Genel Başkan’ın ya da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ilgisi var mı?” sorusunu da yanıtlayan Gökce, “Ekrem Başkan’ın hiçbir ilgisi yok. Genel Başkan ve tabii ki Ekrem Bey ile de görüştüm. Ekrem Bey’den bürokratik nezaket çerçevesinde istifa etmek için izin almak icap eder. Eğer sıradan bir memursanız dilekçe verir, ayrılırsınız. Ancak eğer üst yöneticiyseniz, üst yönetici amirine bilgi verir. Ben de kendisine bilgi verdim. Kendisinin bir talebi ya da İzmir ile ilgili bir beklentisi yok. Bu benim tercihim, demokratik hakkım. ‘Biz sadece bu tercihe saygı duyabiliriz’ dedi. Genel Başkan’a da bu niyetimi ifade ettim. Ben bu şehre birinci dereceden hizmet edebileceğimi düşünüyorum. İstanbul’a gittim ama ailem burada yaşadı. 18 ay yaşadım, ikametgahımı bile İstanbul’a almadım. Seçimlerde İzmir’de oy kullandım. Hemen her hafta, değilse bile iki haftada bir İzmir’e geldim. Bunun iki sebebi vardı; babam çok ağır bir demans hastalığıyla boğuşuyordu ve 8 ay önce belediyemizin hastanesinde vefat etti. Vasiyeti olduğu için Ankara’ya defnettik. Ağır bir hastalık olduğu için bazı dönemler telefonla ‘Acil gel’ denildi ve gece uçağı ile gelip sabah uçağı ile döndüm. Bir de yaşlı bir annem var, senelerdir İzmir’de yaşıyor. Dolayısıyla İstanbul’a gittim, ikametgahım burada kaldı. Orada evim bile olmadı, belediyenin bir misafirhanesini bana verdiler” dedi.

“BİRÇOK İSİMDEN FARKLI OLARAK DA KENDİMİ LAYIK GÖRDÜM”

“Bu şehir ile gönül bağımı hiç kaybetmediğim ve bu şehre hizmet edebilme coşkusu hep içimde olduğu için kurultaydaki değişim teması ve toplumdaki heyecan beni motive etti” mesajı veren Gökce, “14-28 Mayıs sonrası insanlarda çok büyük bir kırılma oldu. Hepimiz büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Seçimden sonra bir hafta konuşmamışım… Sonra toplumdaki o sese de kulak verince hepimizi endişeye gark etti. Ne olacak, bu böyle gitmez; İstanbul ve Ankara’yı kaybedeceğiz, İzmir de tehlikeye girecek diye hepimiz düşündük. Fakat kurultayda değişim yaşanınca liyakat, uzmanlık, eğitim, gençlik gibi sözler yükselince bana da bir miktar temas oldu ve benim de aklıma düşürdüler. Ben de kurultay salonundaydım ve bir anda bütün İzmir delegasyonu ilk tur ve ikinci tur arasında benim etrafıma toplandı. Kurultayda bir değişim olacaksa İzmir’de de olacak havası oluştu. Şehirden de o anlamda çok sayıda temas ya da cesaretlendiren söz aldım. Yaşım da genel başkan ile aynı yaş. Eğitim ve liyakatim açısından bakılırsa değişim ile ilgili ifade edilen sözlere uymadığım söylenemez. Eğer bu bir medeni cesaret ve demokratik hak ise şu anda bu denenebilir diye kendimi konuştuğunuz diğer birçok isimden farklı olarak da kendimi layık gördüm. Zaten kendinizi layık görmezseniz karar verici de sizi layık görmez. Bu bir medeni yarıştır, hepimizin hakkı var. İzmir’i iyi bilen, bütün köylerine gitmiş birisi, mahalle ve ilçelerin tamamını bilen birisiyim. Şehri ve aktörlerini biliyorum, uzunca süre beraber çalıştık bunun da fırsat olarak biliyorum. Kenti tanımak belediye başkanları için yaklaşık iki sene. Ben ertesi gün marşa basacak kadar kurumu tanıyorum. Şehrin kaybedecek zamanı yok ise ben de hiç zaman kaybı yapmayarak iş başı yapacak şekilde hem kurumu hem de aktörleri biliyorum. Bunları İzmir’in hizmetine sunabilmek mümkün olur diye düşündüm. Bir de teknik anlamda İzmir’in önümüzdeki sürece hazırlanması için ihtiyaç ve gereksinim varsa; kentsel dönüşüm ve altyapı benim eğitim ve uzmanlık alanım. İzmir’de bu uzmanlıklara gereksinim var. Birinci derece karar verici olursam bunlar daha etkin çözebileceğimiz işler diye düşündüm” diye konuştu.

“BEN OLMAZSAM YANSIN DÜNYA DİYENİN YERİ YOK”

Kurultayda İzmir’in eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklediği ve hala da bir grubun İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i aday olarak görmek istediği çıkışlarının hatırlatılarak ‘Aday gösterilirseniz örgütte uyumu yakalayabilecek misiniz?’ sorusu üzerine de Gökce, şu değerlendirmeyi yaptı: “Hiçbir problem olacağını sanmıyorum. CHP’nin terbiyesinde de o var. Yarışlar olur, taraflar olur… Gittiğim ilçelerde ‘Partimiz kimi aday gösterirse adayımız odur’ diyorum. ‘Küstüm, oynamıyorum, gidiyorum’ diyen bizden değildir. Bu bilinçle parti hareket etme durumunda, ben de öyle olduğunu görüyorum. İlçelerde de bu hava var. Ufak tefek sözlerin dışında bence bütünleşme de olur. Geçmişinde de partimizin böyle bir terbiye var. Kurultayda tepe değiştikten sonra örgütler tepeye uyar. Onun havası, kararı, belirleyiciliği aşağıya doğru nüfus eder. Kaldı ki il başkanı da dahil örgütle çok eski bir tanışıklığımız var. İl Başkanı ‘Ağabey’ der. İle dosya vermeye gittiğimde çok samimi bir sarılmışlığımız var. Kendisiyle de İzmir seçimi için ‘Ben ne yapabilirim?’ diye İstanbul’dan gelip görüşmüşlüğüm, karınca kararınca katkıda bulunduğum bilinir. Kim aday gösterilirse adayımız odur. Benim açımdan da bu hazmedilmesi gereken bir durumdur. Herkes de kendisi açısından bunu hazmetmesi gerekir. ‘Ben olmazsam yansın dünya’ diyenin siyasi partide yeri yok.”

‘CÜRETTE BULUNUYORMUŞ GİBİ OKUNMASI ÜZÜCÜ’

“Bir büyükşehir belediye başkanının eğer yolsuzluğu ve büyük hataları yoksa en az 10 yıl görev yapmasının kent için iyi olacağı yönünde genel bir kabul vardır. Bu anlamda bir dönemde yapılacak değişimin kente zarar vereceğini düşünüyor musunuz? Sizin İzmir için kendinizi ikna ettiğiniz nokta tam olarak neresiydi?” sorusunu ise Buğra Gökçe, “Bunların karar vericisi parti genel merkezidir. Başarılı olanı devam ettirir, olmayanı ettirmez. Ne karar verirse de buna kimsenin söyleyecek sözü olmaz. Bu, öyle bir durum varken de başkalarının aday olmaması bir sonuç doğurmaz. ‘Burası zaten başarılı ben aday olmamayım’ anlamında bir sonuç da üretmez. Genel Başkanın Ekrem Bey’in, Mansur Bey’in adını zikretmesine rağmen aday adayları çıktı. Birileri aday olabilir bu durum da kişinin aday olması için kendisini motive etmesi de gerekmez bu bir haktır. Benim de kendimi motive etmek, ikna etmek gibi bir çabam olmadı. Herkes kadar sizin de benim de böyle bir hakkım var. Neden aday olmayalım? Soruyorlar, Aziz Başkan’a, Tunç Başkan’a  “Toz kondurmam’ diyorum. Bir eksiklik, bir kusur, problem üzerinden tarif yapmadım. Ben bu insanlarla birlikte çalıştım. Hiçbir saygıda kusurum olmadı, ömrümün sonuna kadar olmaz. Aziz Bey’i belediye binasından elini öpüp uğurladım. Tunç Bey’e de ‘Toz kondurmam’ diyerek geliyorum. Onu başarısız buldum, ‘Başarıyı ben yakalarım’ iddiasıyla bir çıkış yapmadım. Ben daha iyisini yapabileceğimi düşünüyorum. Birinci dereceden teknik adamın karar verici olduğu bir düzenin daha iyi bir sonuç üretebileceğini, benim de bu anlamda da bir yetkinliğim ve donanımım olduğunu düşündüm. Bunun kararını da ben veremem. Karar vericiler partinin tüzüğünde yazan organları. Genel başkan, PM… Oraya başvuruda bulunuyorsunuz. Sanki bir cürette bulunuyormuşum gibi okunması çok üzücü olur. Diğer aday adayları için bir cüret midir ki benimki cüret olsun. Diğer şehirlerdekiler için cüret midir? Benimki de haktır. Bu hakkımı ifade etmiş olmak, medeni cesaret göstermiş olmak ülke ve parti demokrasisi için de iyi bir şeydir. Bir yol açabileceğimi biliyorum ve cesaret gösteriyorum. Bu kendimi ikna ettiğim bir şey değil, gördüğüm hava da bu. Zaten belediye başkanımızı partimiz başarılı buluyorsa devam edecektir. O zaman endişe duyulacak bir şey yok. Biz aday olduk diye ne bize ne de belediyemize zarar gelmez.”

‘BİR KIRGINLIK VE BURUKLUK VAR’

İzmir’de genel bir memnuniyetsizlik olduğu ve ilçelerdeki başarısızlığın da Büyükşehir’e yansıtıldığına ilişkin yapılan bir yorumu da değerlendiren Gökce, “İlçelere gittiğimde bu dönem bir erozyon yaşanmış vaziyette. Halkta bir kırgınlık ve yetersizlik algısı var. Bu hizmetle ilgili ya da iletişimle ilgili sıkıntılar olabilir. İnsanlar, ‘Ben belediyeme ulaşamıyorum’ diyor. Büyükşehir ile ilçeler arasında, belediye ile vatandaş arasında kopukluk olmuş. Bunlar tabi oy oranına yansıyor. İzmir’in ilçeleri üzerinden oluşmuş genel memnuniyetsizlik sanki Büyükşehirmiş gibi de konuşuluyor olabilir. Bunu bilemiyorum, partimiz ölçecektir. İlçelerimiz eksik bıraktı da mı böyle oldu diye anlamak ve doğru bir kararı bunun üzerinden vermek gerekir. Verisiz konuşmak uygun değil ama gözlemim ilçelerde bir yetersizlik ve stres oluştuğu yönünde” dedi.

“AK PARTİLİ İNAN’A SÖYLEM ÇIKIŞI: İÇ İŞİMİZE KARIŞMAK AK PARTİ’NİN KONUSU DEĞİL”

Son olarak Gökce, AK Parti İzmir Milletvekili Eyyup Kadir İnan’ın “Tüm partilerin adayları Ankara'da belirlenir. Başkentimiz Ankara'dır. Fakat bugün İzmir'e, İstanbul'dan adayını belirleme gibi bir niyet var. İzmir, İstanbul'dan yönetilmez. İzmir diğer şehirler gibi Ankara'dan yönetilir ve İzmirlilerin talepleri doğrultusunda bir karar çıkar. İzmir, İstanbul'un uydusu olacak bir şehir değil” söylemine de değindi. Gökce, “Kimse AK Parti’nin iç işine karışmıyor. Bizim iç işimize karışmak da AK Parti’nin konusu değil. Siyasi nezaketle kendi partisinin iç işlerine ilgilenmesini istirham ediyorum. İkincisi, böyle bir konu yok. Eğer kul hakkı var ise söyledikleri de kul hakkına girer, haksızlık ediyor. Partileri alışkın, rakibi dizayn etmeye çalışıyor edebilirler. Tenezzül etmesinler, bıraksınlar. Kendi tercihlerini, beklentilerini, rakiplerinden beklentilerini tarif etmeye kalkmasınlar. Hiç kimse bizde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adayı ile ilgilenmiyor. Onlar da kendi adaylarıyla ilgilensinler” diye konuştu.