“Çalışan gazeteciler günü’’ günü dolayısıyla bu mesleği hakkıyla yapan, her türlü fedakarlığı göstererek doğru haberleri halka ulaştırmaya çalışan gazetecilerin gününü kutluyorum. Dünyaya bir daha gelirsem, bu saygın mesleğin icracısı olmayı isterdim. Zira kimi zaman bir doğal afet bölgesinde; kimi zaman zor koşulların hâkim olduğu bir coğrafyada kimi zaman ise büyük savaşların olduğu bölgelere canlarını hiçe sayarak görev yapma aşkıyla gidilmekte, burada doğru haberlere ulaşılmaya çalışılmaktadır. Günümüz toplumlarında her ne kadar değeri bilinmese de…
OSMANLI DEVLETİ’NDE GAZETECİLİK
Osmanlı devletinde gazetecilik 19’uncu yüzyılla birlikte başlamıştır. Bu tarihten öncesinde de yabancılar tarafından kurulan gazeteler varsa da devletin yayın organı olarak ilk yayın hayatına başlayan 1831 yılı itibariyle Takvim-i Vekayi gazetesidir. Bu gazete haftalık olarak çıkarılmaktadır. Ve devletin aldığı önemli kararları halka duyurma gayretindedir. Fakat bundan sonrada çıkan diğer birçok gazete vardır ki onlar hakkında da bir daha ki sayıda bir yazı kaleme alacağım. Burada üzerinde durmak istediğim gazeteler II. Meşrutiyet ile birlikte yayın hayatına başlayan gazeteler, özelde ise bu gazetelerden birinde yazan fakat elim bir saldırı sonucunda hayatını kaybeden Gazeteci Ahmet Samim’dir.
II. Meşrutiyet ile birlikte Osmanlı devletinde basın yayın alanında önemli bir destek sağlanmış, birçok gazete yayın hayatına başlamıştır. Bu yeni yayınlar ile birlikte birçok fikirde kendisine alan sağlamıştır. Bu durum artık ülkede muhalif seslerinde yükselmeye başladığının göstergesidir ancak bu durum olumlu sonuçlar doğurduğu gibi bazı olumsuz sonuçlarda doğurmamış değildir. Gazeteci Ahmet Samim de bu dönemde gazetecilik yapmıştır.
Ahmet Samim, 1884 yılında Prizren (Taş köprü) de dünyaya geldi. İyi eğitim veren Galatasaray Lisesi ve Robert Koleji’nde eğitim aldıktan sonra, Osmanlı reji idaresinde memur olarak görev yaptı. Bu görevinden sonra dönemin iktidarı olan İttihat ve Terakki Cemiyetine muhalefet etmeye başlamıştır. Hatta daha ileri giderek partiye muhalif olan Osmanlı Ahrar Fırkası’nı kurmuştur. Bu partinin sözcüsü olarak başladığı görevine çıkardığı gazetelerde yazdığı yazılarla muhalefetini şiddetlendirmiştir. Yazdığı yazılar temelde iktidarın savaş yaptığı yıllarda izledikleri birtakım yanlış politikalar izledikleri noktasında olmuştur. Özellikle kurduğu Sada-yı Millet gazetesi iktidar partisinin dikkatini çekmiştir. Bu gazetede, Birinci Dünya Savaşı’nın hazırlıkları yapılırken askeri teçhizatların Avrupalı ülkelerden alınması Samim’e göre ülkede üretilebilir ve dolayısıyla onlara harcanan para ülkenin kasasında kalabilirdi. Bu durum iktidar yanlısı olan gazeteciler tarafından eleştirilmiştir. Onlara göre; bu gazete batılılardan destek almaktadır. Ve dolayısıyla onlara hizmet ettiğini ileri sürerek Ahmet Samim’e muhalefet etmişlerdir.
Çıkan bu yazılar karşısında birçok yazar Ahmet Samim’in “Osmanlılık’’ ideolojisiyle hareket ettiğini bu yüzden iktidar partisine muhalefet ettiğini belirtmektedir. Fakat izlenen bu politikalar ve yazılan yazılar zamanla birilerinin dikkatini çekmiş olacak ki Ahmet Samim (9 Haziran 1910) tarihinde Gazeteden çıkıp evine giderken kimliği belirlemeyen kimseler tarafından öldürülmüştür. Vurulma hadisesi özetle Tanin gazetesine bu şekilde yansımıştır.
“Sada-i Millet Gazetesi müdürü mesulü ve ser muharriri Ahmet Samim Bey dün gece saat on iki raddelerinde matbaadan çıkarken Tanin muharrirlerinden Ahmet Fazıl Bey ile birlikte gitmekteler iken Namçe kapusundan boğaçacı fırının önünde arkadan pek yakından üç el silah patlamış ve Ahmet Samim bey urularak yere düşmüştür. Muharririmiz can havliyle kendisini bir dükkânın içine atmıştır. der hal etraftan koşmuşlarsa da katilden bir eser görmemişlerdir.” (Tanin, 10 Haziran 1910)
Netice itibariyle günümüzde de geçmişte de maalesef bu tarz hadiseler yaşanmaktadır. Bu hadiseler dahi, Gazetecilik mesleğinin önemini anlamak açısından çok önemlidir. Yaşanan olay tarihi bir hadisedir. Vurulma sebebinin doğru veya yalan olması tarihsel belgeler ile ortaya çıkarılmaya muhtaç bir durumdadır. Fakat gazeteciliğin zorluğunu ve öneminin anlaşılması için önemli bir paradigmadır.