Yazın o kavurucu sıcakları geride kalıp serin bir sonbahar sabahına uyandığımızda, pek çoğumuz doğanın güzelliklerine dalarken burunlarımızın peşimizden yetişmesi biraz sinir bozucu oluyor, değil mi? Sonbahar, her ne kadar hüzünlü romantizmiyle bilinse de maalesef grip virüsü de bu dönemi fazlasıyla seviyor. "Yaprak döküldü, sıra insanlarda!" diye düşünüyor olsa gerek. E tabii biz de kaçınılmaz bir şekilde bu "tatlı" sonbahar gribine teslim oluyoruz. Yani, elimizde çayımız, üzerimizde battaniyemizle romantik bir tablo yaratmaya çalışırken, tıkanıklıkla gelen burnumuza nazikçe "Beni rahat bırak!" demek zorunda kalıyoruz.
BURUN, ÇEŞMEYE DÖNDÜ!
İlk sinyal genelde hafif bir burun çekme ile başlıyor. “Bir şey mi var, yoksa sadece serin hava mı?” derken, fark ediyoruz ki burun tüm kontrolü ele almış! Bir noktadan sonra mendil yerine elinizde ne varsa kullanmaya başlıyoruz: Kağıt havlu, tuvalet kağıdı, hatta bazen hırkamızın köşesi bile!
Bir de şu hapşırma mevzusu var... Grip vurdu mu hapşırıkların sayısı artar tabii şiddeti de ikiye katlanır. Öyle bir seri gelir ki sanki aniden üstünüze dev bir hapşırık makinesi kurmuşlar gibi hissedersiniz. Arkadaşlarınız ilk hapşırıkta nazikçe "Çok yaşa!" derler ama dördüncü hapşırıkta bu ritüel biter. Onun yerine size sadece sessiz bir şekilde bakarlar ve "Durumu ciddileşti" diye düşünmeye başlarlar ya da sizden kaçmaya çalışırlar. Tabii ikincisi çok daha fazla olur…
ÇAY VE BATTANİYE DOSTLUĞU
Sonbahar gribi deyince ilk akla gelen şeylerden biri de battaniyenin ve sıcak çayın o büyük dostluğu... Kendinizi battaniyenin altına gömüp elinizde bir fincan sıcak çayla hayata kısa bir mola vermek isteyebilirsiniz. Tabii çay her yudumda boğazınızı yakacak ve siz her defasında "İyi geliyor, iyi!" diyerek kendinizi ikna edeceksiniz. Hatta grip sizi fena halde etkilediyse, elinizde fincanınızla uykuya dalabilirsiniz. Fakat unutmayın, grip hiçbir zaman tek başına gelmez. Burnunuz akmaya devam eder, boğazınızda minik bir kaşıntı baş gösterir ve tam o anda dizinin en heyecanlı sahnesine denk gelen devasa bir hapşırık yüzünden her şey kaçar!
"NE ZAMAN BİTECEK?" SORUSU
Sonbahar gribinin en dramatik anı ise gripten tamamen sıkıldığınız o andır. İçsel bir hesaplaşmaya girersiniz: "Bu grip niye beni buldu? O kadar C vitamini aldım, hani bağışıklık sistemi?" Çaresizce yatakta yatarken bir yandan eski gücünüze kavuşmanın hayalini kurarsınız, bir yandan da "Acaba bu sefer grip beni sonsuza kadar bırakmayacak mı?" diye düşünürsünüz.
İşin eğlenceli kısmı ise gribi bir fırsata çevirme yeteneğiniz! Mesela, sevdiklerinizden "Bu kadar üşüdüm" diyerek fazladan ilgi talep edebilir, hiç olmadığı kadar çorba içebilirsiniz. Gribi ti’ye alıp arkadaşlarınıza dev peçete kuleleri inşa ederek Instagram’a "sanat eserim" başlıklı fotoğraflar yükleyebilirsiniz. Grip geliyorsa, siz de onunla eğlenmenin yollarını bulun!