Bu toprakların insanlarının aydınlık günlere ulaşması için…
Ressam Şenol Yorozlu, 10 yıl aradan sonra yeni bir konseptle sanatseverlere yeniden ‘Merhaba’ diyor Bugün İstanbul’d...
Ressam Şenol Yorozlu, 10 yıl aradan sonra yeni bir konseptle sanatseverlere yeniden ‘Merhaba’ diyor Bugün İstanbul’da Brieflyart Sanat Galerisi’nde “Our Boys Did İt” (Bizim Çocuklar Başardı) konseptiyle hazırlanan sergide başta 12 Eylül Darbesi olmak üzere Türkiye’de yaşanan tüm darbeler resimler üzerinden ele alınıyor. Yorozlu ile sanata bakış açısını, yeni açılan sergisini ve resim sanatının geleceğiyle ilgili görüşlerini konuştuk. Yorozlu, “Bu topraklarda da dışarıdan birilerinin “Bizimkiler başardı” dememesi ve bu toprakların insanlarının güzel, aydınlık günlere ulaşma başarısını göstermesi için çaba sarf etmeliyiz” dedi.
Türkiye’de sanatın toplumsallaşması adına gözlemleriniz nelerdir? Sokaktaki insanın sanatla ne kadar bağı var?
Sanat yapmak önemli bir şey. Bu ülkede daha da önemli. Maalesef halkımızın kültür sanata ihtiyacı yok. Gözlemim bu. Buraya geleli 20 yıl oldu. Gelmeden önce her sabah saat 7 sularında atölyeden çıkardım. Orada çalışan çocuklar vardı, marangozluk yapan. Bir firmada çalışıyorlar, servis araçları var, servisi beklerken beni de alıp otobüs durağına bırakıyorlar. Bana yardımcı oluyorlar. O çocuklarla sohbet ediyorum durağa giderken. “Ne düşünüyorsunuz?’’ diye soruyorum. Anlatıyorlar.
‘HEP SANAT YAPTIM’
“Bu halkın sanata ihtiyacı yok’’ cümlenizi detaylandırabilir misiniz? Bu ihtiyaç duyulmadığı için mi yoksa imkan bu halka götürülmediği için mi?
Son zamanlarda genç kuşakta, hatta kırklı-ellili yaşlarda dahi diksiyon, konuşma değişti. İnternetten kaynaklı da olabilir. Nokta, virgül kullanımı kalmamış. Bir cümle söylüyorlar anlamıyorum. “Evladım, tane tane konuş, nokta var, virgül var, ünlem var, soru işareti var… hiçbir şey anlamıyorum” dedim bir süre. Sonra yavaş yavaş konuşmaya başladılar. Ardından bana “Siz ne iş yapıyorsunuz?’’ diye sordular. “Sanatla uğraşıyorum” yanıtını verdim. Anlamadılar. “Para getiriyor mu sanat?” diye sordular. “Tabii getiriyor” dedim. Ben 72 yaşındayım ve aşağı yukarı 50 yıllık kariyerim var. Kariyerimde de sanat yaparak para kazandım. İşimi satarak para kazandım. Profesyonelce yaptım. Hep sanat yaptım.
Çocuklara, “İşlerimi bir araba gelip alacak, İstanbul’a götürecek. Ben de bir hafta içerisinde İstanbul’a gideceğim” dedim. Çok üzüldüler. “Her sabah burada konuşuyoruz, siz bizi aydınlatıyorsunuz” dediler. “Bildiğim şeyleri tecrübelerimi anlatıyorum sadece. Sonuçta 72 sene yaşamışım az çok tecrübem olmuş. Ben bunları aktarıyorum. Sizlerin de olacak. Hayat bir birikimdir” dedim. O çocuklara sanatı ve felsefeyi şöyle tarif ettim: “Kültür sanat insana şekil verir. İnsanın kabasını alır. Bir mal ürün çıkar ortaya, ilk anlarında kabasını alırsın. Kültür sanat da budur. Ne kadar çok okursan, sergi gezersen o kadar iyidir”. Ama iktidarlar ne diyor? Benim buna ihtiyacım yok, diyor.
Siz üretimlerinizi sergilemek konusunda biraz daha mütevazısınız. Bunun nedeni nedir?
Açıkçası çok fazla göz önünde olmayı sevmiyorum. Benim eserlerime ulaşmak isteyenler beni buluyor.
Ortalıkta dolaşmamak kariyerinizi, sanatsal çabanızı engelledi mi? İleri gitmenize engel oldu mu? Size ya da kariyerinize zarar verdi mi fazla görünmemek?
Fazla görünmemek…Her sanatçının izleyicisi var. Beni takip eden bir kitle var. Koleksiyoncular, genç sanatçılar. Onlar biliyorlar. Üstat, yeni bir şey yapmazsa sergi açmaz. Ben sanat yapmak istiyorum. Bu sergide konsept önemli. Biz yaş olarak 50 modeliz. 1960, 1970, 1980,ve 1990’lar… Biz bir anlamda darbelerin hepsini gördük. darbeler kuşağıyız. Türk sanatında bir sergiye de adı konuluyor.
Tam olarak nedir serginizin adı?
Paul Henze Ortadoğu uzmanıydı. O dönemin Amerikalı Cumhurbaşkanı, kimdi hatırlamıyorum, (Jimmy Carter- Mazlum Vesek’in notu) gidip kulağına üfledi: “Bizim çocuklar başardı.” Ne demek istiyoruz. Bu ülkede Amerika’nın haberi olmadan darbe olmaz.
PİCASSO ETKİSİ
Siz çok önemli bir sanatçısınız. Ekol olarak kendinizi kime yakın bulursunuz? Hangi sanatçıyı kendinize yakın bulursunuz?
Çok sevdiğim bir sanatçı var. Orijinallerini gördüğüm biri. Picasso. Son yılların gelmiş geçmiş en önemli sanatçısıdır. Leonardo’dan daha önemlidir. 20. yüzyıl sanatı bambaşka. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Dadaizm diye bir akım çıktı. Dada diye bir şey. Dada, bütün gelmiş geçmiş batı sanatını kökünden salladı. Mesela Marcel Duchamp diye bir sanatçı var. Fransız. Karikatür çizerek başlamış sonra resimler yapmış. En son yaptığı iş sanayi ürünü olan pisuvar, klozet. Onu R. Mut diye imzalayıp bir sergiye veriyor. Sergilenmiyor. Bunu Marcel Duchamp neden yaptı? O zaman Avrupa Sanayi Devrimi’ni yapmıştı. Artık herhangi bir sanayi ürünü sanat eseri olabilir mi? Bu çok önemli bir örnek. Sanatta yeni bir şey yapmak çok zor. Neşet Hoca bilirdi bunları ama Anadolu çocuğu. Kırşehir’den gelmişti sanıyorum. Ama çok iyi öğretirdi. Herhangi birine çok iyi resim çizmeyi öğretir, sonrası öğrenciye bağlıdır. Bizler o zamanlar memleketi kurtarıyoruz ya devrim yapacağız, solcuyuz, ‘Devrim yapacağız’ diyoruz. Bizim çocuklar yaptı konsepti. Beşiktaş BKM’de 2018 yılında büyük bir sergi yapacaktım ama araya bu pandemi girince ertelendi. Üç senede iki kez ertelendi. Sergi konusunda çok güzel bir kitap yapılacaktı, o da kaldı. Sonunda bu galeri açıldı.
Şenol Bey, 72 yaşında bir sanatkarsınız. 50 yıllık kariyeriniz var. Toplumsal bir yanınız da var. Solcu olduğunuzu söylediniz. Yarının Türkiye’sindeki sanatı adına, resmi adına, neyi görmek istiyorsunuz?
Sanat, Türk toplumunun giydiği seri giysi gibi. Tamamen dışa bağımlı. Ben bir sanat eserine baktığımda bu coğrafyaya ait olsun isterim. Bu coğrafya İsa’dan önce de İsa’dan sonra da olan bir coğrafya. Türkler buraya geldiğinde burası tarla değildi. O tarihe kadar bir sürü medeniyet izlerini bırakmıştı bile. Ben bu coğrafyadan besleniyorum. Akademik eğitimim batı tarzı yani klasik Avrupa akademik eğitimi aldım. Nasıl resim yapılır, öğrendim bu tarzda. Onu hazmetmek lazım. Yurtdışına gidip geliyordum, müzeleri dolaşıyordum. Müzelerde gördüğüm eserleri inceliyordum. Picasso resimlerine bakıp daha sonra Picasso gibi resim yapmanın bir anlamı yok. Adam yapmış zaten. Sen ancak taklidi olursun. Sanatta orijinallik çok önemli.
RESSAMLAR HAKKINDA
Biraz da Adan Varınca’yı anlatır mısınız?
Kendine has, popülist olmayan, yalnız yaşayan Paris’te akademi sonrası uzun süre kalıp dönen biri. Hayatı boyunca hep resim yapmış, çok kaliteli Fransız terbiyesi almış biriydi. Ahbaptık. Beni severdi. Atölyemi ziyarete gelmişti. Gördü, resimleri, “Çok ilginç” dedi.
Cihat Burak hakkında neler söyleyeceksiniz?
Cihat Burak ile de yakın arkadaştık. Cihat Burak bir mimardı aslında. Paris’e gitmiş ama resme de ilgi duyduğu için resim yapmış, Paris’te çok ilgi gören bir resim sergisi açmış. Bir yarışmada üçüncülük kazanmış Cihat Burak. Ben hep merak ediyordum.
Avni Arbaş’ı da sorsam?
Avni Arbaş iyi bir ressam. Liman grubuna katılmış, Bedri Rahmi’nin öğrencisi. Orhan Peker ve Turan Erol ile bir grup kuruyorlar. Yeniler diye. O da solcuydu. Fransa’da yaşamış.
İstanbul’dasınız ve bugün (6 Ocak) bir serginiz açılıyor. Özellikle söylemek istediğiniz bir husus var mı?
Öncelikle 10 yıl sonra sanatseverlerle buluşmanın heyecanı içindeyim. Tüm dostları buraya bekliyoruz. Darbeler hayatın ve gelişimin akışını durduran kimden gelirse gelsin gerici hareketlerdir. Darbelerin bu topraklara kaybettirdiklerini unutmadan, aklımızdan çıkarmadan üretmeliyiz. Sanat başta olmak üzere hayata dair olan tüm üretimlerin en özgür ortamda meydana çıkması için mücadele etmeliyiz. Darbelerle mücadele etmek sadece yıldönümüyle olacak bir konu değil. Daima bunu işlemek ve anlatmak gerek. Bu topraklarda da dışarıdan birilerinin “Bizimkiler başardı” dememesi ve bu toprakların insanlarının güzel, aydınlık günlere ulaşma başarısını göstermesi için çaba sarf etmeliyiz.
ŞENOL YOROZLU
1950 yılında Trabzon’da doğdu.
1973-1978 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü Prof. Dr. Neşet Günal Atölyesi'nden mezun oldu. 1968 - 1974 döneminde Akbaba dergisinde, Pardon, Ustura ve Gırgır mizah dergilerinde karikatür çizdi. 1978'de ilk kişisel sergisini açtı. Bugüne kadar yurt içi ve yurt dışında pek çok kişisel sergi açan Şenol Yorozlu, fuarlar ve bianellere de katılmıştır. Bir süre İsveç'te yaşadı. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul'da sürdürmektedir. Soyut anlayışla ürettiği yapıtları figürü bir izlenim olarak içinde barındırır. Büyük leke ve geniş tuşlarla soyut anlatımcı bir biçeme sahiptir.