Bahçeli'nin çıkışı ve TUSAŞ saldırısının arka planı!

Abone Ol

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup konuşmasındaki çıkışının ardından yapılan TUSAŞ saldırısı tam anlamıyla bana göre bir NATO saldırısıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya, Kazan’a toplantıya gitmesi, Rusya'da Kazan'da görüşme yapılırken Türkiye'de Ankara Kazan'da uçak sanayinde devrim niteliğinde işler yapan bir yere saldırı yapılması biraz manidar değil mi?

       Saldırının hemen ardından NATO Genel Sekreteri Mark Rutte; “Ankara'da gerçekleşen terör saldırısında ölü ve yaralılara ilişkin derin endişe duyuyoruz. NATO müttefikimiz Türkiye ile birlikteyiz.” mesajını verdikten sonra terörü şiddetle kınadığını söylüyor… Hemen yapılan bu mesaj da manidar?

       NATO müttefikimiz Türkiye vurgusuyla ve terörün korku pompalamasına katkıda bulunacak ölü ve yaralılar var sözüyle nereye varmak istediğini satır aralarında anlatıyor. Buradan hareketle Başkan Erdoğan'ın BRICS hamlesinin ne kadar doğru olduğunun teyidini acı bir şekilde sözde vatanseverlerin dahi anlayabileceği bir saldırı yaşadık. Hala “NATO üslerini kapatın” diyen aklı evellere şunu demeliyiz. Uluslararası ilişkilerde bir şeyi yıkmadan evvel bir bağı kurmak gerekiyor. Devletimiz bir bağ kurmadan başka bir tarafı koparmaz. Çünkü devlet yönetimi duygularla değil güç dengeleri ile birlikte yönetilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da bu işleri özenle yürütüyor…

       Bunun yanı sıra, atasözü; “kuklayı vurmanın ne anlamı var. Kuklacıyı vursana” sözü yine yukarıdaki cevapta ancak üst düzey bir anlayış kabiliyetiyle anlaşılabilecektir. Kuklacının kuklasını vurmak ve ardından bunu bildiğini gösteren açıklamalar yapmak yarın güç dengeleri lehimize döndüğünde sizin alayınızın defterini düreceğiz demektir…

       Ayrıca varlığı milliyetçilikle ve teröre en üst perdeden karşıtlık üzerine kurulu MHP gibi bir yapının “Abdullah Öcalan mecliste gerekirse konuşsun” sözü çok ilginç. Üzerinde düşünmek ve planı anlamak gerekiyor. Planı anlamak için karşı tarafın nasıl tepki verdiğine bakalım. Kandilin tepkisi bu çıkışa hiç de olumlu olmadı. Bu teklifin önünde PKK'nın lağvedilmesi konuşuldu. Yani Bahçeli milliyetçi duruşundan taviz vermedi. Son cümlesi çok sansasyonel bir teklifti tabi ki. Bunu da teklifin üzerinde çokça konuşulması için yaptı. Geçmişte FETÖ olayına bakınca 2013 yılında aslında terörist faaliyetler sergilediğini açıkça göstermişti. Paralel devlet yapılanması sözü halkın kulağında çok elitize kaldı. Bize direkt değil de devlete zararı vardı. Dolaylı olarak tabi ki zararı görünüyordu. Fakat yapıyı lağvetme mahiyetinde bir hamle olmayınca 3 yıl sonra kanlı bir darbe eylemiyle geri dönme hayalleri kurdular…

       PKK terörüne karşı kırsalda çok başarılıyız. Peki, bölge halkının aidiyet duyduğu ve kuvvetlenerek geri dönme hayallerini kurduğu PKK için bu hayali yıkıp bu umudu tamamen bitirmenin formülü nedir diye düşündünüz mü? İşte devlet bunu düşündü. Çünkü İsrail'in hayalini kurduğu devletin sınırları içinde olan bu halka “PKK sizin değil İsrail'in çıkarlarını gözetiyor” denmelidir. Bu nasıl bir yolla olacak derseniz işte bu devlet aklı gerektiren bir plandır. Hepimizin aklında bu planın birçok alternatifi doğar fakat bunlar bölgeye dair güncel bilgilerin olduğu zaman bir anlam ifade edecektir…

       PKK öyle bir örgüt ki Amerika'nın, İsrail'in, Avrupa ülkeleri ve NATO'nun eylem ihalecisi olarak burada yer alıyor. FETÖ’ye vurulan neşter ile neye uğradığını şaşıran batı ittifakı şimdi elinde kalan PKK kartını kullanıyor. PKK'yı bitirmek bu topraklarda Amerika’yı, İsrail'i bitirmektir…