Kültür-sanat

Aydınlık yüzümüz: Bademler

Ülkemizin en aydın ve en çağdaş yerleşimlerinden biri olan Urla Bademler’de, geçmişi çok önceye uzanan köy tiyatrosunun oluşu her zaman ilgimi çekmiştir. İzmir’de henüz devlet tiyatrosu kurulmamışken, kent merkezine 36 kilometre uzaktaki Bademler köyünde yaşayanlar, çoktan tiyatroyla, kütüphaneyle tanışmıştı. Tiyatro sevdalıları sanat sevgisini günümüze dek taşıyacaklardı

Abone Ol

Aylardan Eylül… Sevgili dostumuz Nadi Baran, eşimle beni “Kültür ve Sanat”” köyü Bademler’e davet edince çok sevindim. Nihayet hayallerim gerçek oluyor, Baran’ın rehberliğinde Bademler’in tarihine, sanatına ve kültürüne tanıklık ediyoruz…
İzmir’in ilçesi Urla’ya bağlı, iki yüz yıllık geçmişi olan Bademler’in bir özelliği de köyü kurup yerleşen ve geçimini Tahtacılık yaparak sağlayan Türkmen aşiretlerin, geleneklerini nesiller boyu korumasıdır. Adını çevresindeki badem ağaçlarından alan Bademler, bir Tahtacı-Türkmen köyü. Burada ne Cemevi var ne de Cami; yaşayanların büyük çoğunluğu da Alevi inancından. Laik yönetimin sosyal yaşamda birebir uygulanması ve kültürel yoldan taviz verilmemesi Bademler’in en önemli özelliklerindendir. Ne mutlu ki yakın geçmişte Bademler, Urla’nın mahallesi statüsüne alınır.

BİR KÖYÜN GELECEĞİNİ DEĞİŞTİREN ÖĞRETMEN 

Cumhuriyet’in ilk yılları… 1928’de Mustafa Anarat isimli idealist bir öğretmen köye atanır. Anarat Öğretmen, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’na katılmış ve ulu önder Mustafa Kemal’in güvenini kazanarak emir subayı olarak yanında yer almıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk, güvendiği gençleri aydınlanma ışığını yaymaları için çeşitli köylere gönderir. Mustafa Anarat da Atatürk’ün talimatıyla Urla’nın Bademler köyüne yedek subay öğretmen olarak atanır. Köye gider gitmez Bademler halkının aydınlığa, bilgiye, ilme, sanata sonsuz hevesli olduklarını hemen keşfeder. Kolları sıvayarak aydınlanma ışığını köyde yaymaya başlar. Okul çocuklarına 23 Nisan bayramlarında köy meydanında sadeleştirilmiş halk oyunları oynatır. Okulun en geniş sınıfına, sıralardan kurduğu sahnede piyesler yaptırır.
Sene 1930… Türkiye’de ilk kez mütevazı da olsa ilk köy kütüphanesini kurar Anarat Öğretmen. Köy halkına ve öğrencilerine okuma zevkini aşılar. 1933’te köy halkına emek verdikleri oyunu sergilemek için “Çeşmebaşı” olarak anılan köy meydanına bir sahne kurulur. O yıl köylülere ilk piyesi Yarım Osman (Orta Oyunu) oynatır. Bu durum Türkiye tarihinde bir ilktir. Köylüler, oyunu o kadar çok benimsemişler ki oyunda rol alan oyuncular, hayatları boyunca oyundaki adlarıyla anıldıkları gibi öldüklerinde de mezar taşlarına kendi öz adlarının yanı sıra, oyundaki rol adları da yazılır.

GÜNDÜZ TARLADA, AKŞAM TİYATRO SAHNESİNDELER

Geçen zamanla köy halkı, kendiliğinden tiyatro kültürüne alışır ve çok sever. 1947’den itibaren köy kadınlarını da sahneye alırlar. Oyunlara birlikte koşarak giderler. Cumhuriyet öğretmeninin aşıladığı “Tiyatro Sevgisi” hepsini sarmıştı.  1969 yılına kadar, oyunlar köy meydanındaki sahnede oynanır. Aynı yıl, Bademler halkı kendi imkânlarıyla tamamlayıp Bademler Köy Tiyatrosu’nu hizmete açar. Tiyatronun açılışını da İzmir Valisi Namık Kemal Şentürk yapar.1961’de Anarat Öğretmen, Hakkın rahmetine karışsa da onun ektiği tohumlar çiçek açmıştır. 

DEDEDEN TORUNA AYNI SAHNEDELER

Bademler Köy Tiyatrosu, bembeyaz duvarları ve önündeki Mustafa Kemal Atatürk’ün heykeliyle karşılıyor ziyaretçilerini. Tiyatronun koridorlarını dolaşırken, Anarat Öğretmen kâh Bademler Köy İlkokulu öğrencileriyle (1930’lar) kâh 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda halka seslenirken Cumhuriyet’in ilk yıllarına dair fotoğraflarından gülümseyerek bakar size. Tiyatro Oyunlarının afişleri ve ünlü sanatçıların köy halkına da rol verdikleri filmlerin posterleri resmigeçit yapar karşınızda. Örneğin Metin Erksan’ın Susuz Yaz, Yıldız Kenter’in Pembe Kadın filminin posterleri göz kırpar ziyaretçilerine. Duvarlarda çeşitli masklar… Bir köşede Bademler’in aldığı çeşitli ödüller. 
Onlara bakarken genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temellere oturtulması için ne fedakârlıklar yapıldığını anlatan bir yazıyı anımsıyorum:
“16 Ekim 1933, Vakit Gazetesi, Sayfa:9 
Cumhuriyet’in 10. Yıldönümü Köylerde Nasıl Kutlanacak?  Başlıklı yazısında, Cumhuriyet Halk Fırkası C.H.F (Bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi) Cumhuriyetin 10. yılının köylerde nasıl kutlanacağını belirten bir talimatı 16.10.1933’te köylere gönderiyor. Köylerin bayraklarla donatılması, köyün uygun bir yerinde geniş bir Cumhuriyet Meydanı açılması isteniyor. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın bu bayram nedeniyle, bütün köylere birer bayrak hediye ederek 20 bin bayrak yaptırdığı belirtiliyor. Ayrıca köylülerin bizzat oynayabilmesi için sadeleştirilmiş hale getirilmiş “Yarım Osman” piyesinin metni ve onuncu yılın mekteplerde nasıl kutlanacağını gösteren bildirimler köylere gönderiliyor.    
Vakit Gazetesi’nin aynı sayfasındaki bir güzel haber de Ziraat Bankası’nın Cumhuriyet’in 10. yıldönümü nedeniyle bir madalya bastırmasıydı. Madalyanın bir tarafında Gazi’nin resmi, diğer tarafında da 1932-1933 tarihleri vardı. Madalya, kırmızı beyaz bir kurdele ile asılmakta olup “15 kuruşa satılacaktır” yazıyordu.O an, Cumhuriyet’imizin 100. yılında da böyle bir madalya yapılabilseydi keşke, diye düşünmüştüm. Koridorların bitiminde, 257 kişilik kapasitesiyle tiyatro salonundasınız. Sahneye Mustafa Anarat’ın adı verilmiştir. 

Mustafa Anarat Sahnesi’nde, yediden yetmişe köy halkı “Bademler Kültür ve Sanat Derneği” tarafından düzenlenen oyunlarını burada sergiledikleri gibi perde arkasında çalışan herkes de Bademler’in yerlisidir. Yılda en az iki oyun hazırlayıp oynuyorlar. İki oyundan biri mutlaka ‘27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde halka sunuluyor.  İzmir’den ve diğer kentlerden gelen tiyatro grupları da oyunlarını bu sahnede sergiliyorlar. Bademler Tiyatro Grubu da zaman zaman yurtiçi turnelere çıkıyor. 
Bademler halkı, köyün zaten var olan hamuruna bir de çağdaşlık mayası katan Anarat Öğretmeni sonsuza dek unutmayacak ve unutturmayacaktır! Anısına saygı ve sevgilerimi sunuyor, yıllardır hep görmek isteyip de bir türlü kısmet olmayan Bademler Köy Tiyatrosu Binası’ndan içimde bir sevinçle ayrılıyorum…

MUSA BARAN ÇOCUK OYUNCAKLARI MÜZESİ

Nadi Baran’ın babası olan Musa Baran, bu köyde doğup büyümüş. Arkeoloji’ye ve Antik Çağ kültürüne sevdalı bir arkeolog doktor. Selçuk’taki Efes Müzesi’nin ilk müdürlüğünü de yapan kişidir. Aynı zamanda şairdir. Şiir yazan bir müzecidir! Musa Baran, emekliye ayrıldıktan sonra Bademler’deki baba ocağına döner ve çalışmalarını burada da sürdürür. Çocuk oyunlarına ve oyuncaklarına çok önem veren Musa Baran, baba evinde “Musa Baran Çocuk Oyuncakları Müzesi” açarak Türkiye’mizde bir ilki başarmıştır. “Yaşam oyunla başlar, oyunla biter” sözü kendisine aittir. Bu konuda kitaplar da yazmıştır. Sadece Bademler’in değil, tüm yurdumuzun kültür ve sanatına emek vermiş bir babanın evladıdır Nadi Baran.
Nadi Baran’ın rehberliğinde babası Musa Baran’ın açtığı Müze-Ev’e geldiğimizde, iki katlı, eski ama bakımlı binanın duvarında tabelası olsa da kapısı kilitliydi. Rehberimiz: “Bu müze, yirmi yıl ziyaretçilerini ağırladı. ‘Bademler Sanat Köyü’ adlı mekânda daha büyük ve modern yeni bir müze açılmasına karar verilince, babamın müzesini ziyaretçilere kapattık. Yeni müzenin inşaatı bittiğinde “Musa Baran Çocuk Oyuncakları Müzesi” aynı adla ve içindeki bütün eserlerle yeni mekânına taşınacak. Açılışa sizi de davet edeceğim” deyince teşekkür edip oradan ayrıldık. 

MUSA BARAN’I ZİYARET

Musa Baran’ı ebedi uykusunda ziyaret etmek için Bademler Mezarlığı’ndayız. Mezarlığı çevreleyen alçak duvarlar ve dört yanı mermerle çevrilmiş mezarlar da bembeyaz ve tertemiz. Bademler, Türkiye’nin en temiz köyü seçilmesini burada da hak ediyor. Musa Baran’ın mezarına geldiğimizde, başucundaki uzun mermer taşının ön yüzünde, O’nun yaşamı boyunca çok sevdiği dostları ve çocuklar unutulmamış: “Dostlara MERHABA / ÇOCUKLARA SELAM OLSUN / Arkeolog Dr. / MUSA BARAN / 1924-2003” 
Arka yüzünde ise Şair Musa Baran’ın kendi şiiri:

İŞTE YAŞAM

Bir kez gelinir dünyaya
Bir kez yaşanır akşamlar
Dost dosta kavuştuğu an

Sabah olur gün doğar
Gün doğmadan neler doğar
Gül yaprağa kavuştuğu an

Umut dünyası bu ya dost
Bir kez inan varlığına
Dolular bölüşüldüğü an
Kim kimden haber sorar
Can toprağa düştüğü an.

Musa Baran

Musa Baran’ı sevgi ve rahmetle anıp mezarlıktan ayrılıyoruz.

BADEMLER KÜLTÜR SANAT YERLEŞKESİ

Eylül sıcağı gitmiş, tatlı İzmir esintisiyle serinliyoruz. Kısa bir yolculuktan sonra, son durağımız “Bademler Sanat Köyü” yerleşkesindeki yeni açılacak müzedeyiz. Bahçesindeki renk renk çiçekler karşılıyor bizleri. Ardında beyaz duvarlarıyla geniş bir alana yayılmış, iki katlı, çağdaş ve modern yapılı müzeyi hayranlıkla seyrediyoruz. Müzenin üst katı iki ünlü sanatçıya ayrılmış: Etnolog Sabiha Tansuğ ve Arkeolog Dr. Musa Baran.
Müzenin ön duvarına “Sabiha Tansuğ-anısına saygıyla” yazılmış siyah renkle. Yanında ise Sabiha Tansuğ’un portresi, Türkiye’de dönemin 50 kuruşlarının üzerinde yer alıyor ve 1933-2023; doğum ve ölüm tarihleri. Sanatçı Tansuğ, etnolog olmasının yanında ünlü bir koleksiyoner ve Türk kültürü araştırmacısı. Doksan yaşında İzmir’de hayatını kaybeden Tansuğ, Bademler Mezarlığı’nda son uykusunda… Türkmen kültürüne yaptığı araştırmalarla Sanat Dünyası’nda yer alan Tansuğ, dünyanın birçok ülkesinde “Anadolu Kadın Başlıkları” konulu sergiler açıyor. Bu konuda binlerce esere ulaşan Tansuğ, zengin koleksiyonu ve eserlerini vefatından önce, sergilenmek üzere “Bademler Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı’na” bağışlıyor. 
Müzenin yan duvarında ise yine siyahla yazılmış “Musa Baran” ismi ve altında Çocuk Oyuncakları Müzesi” yazısı. Uzun duvar boyunca uçurtma uçuran, ip atlayan, salıncakta sallanan ve koşan çocuk figürleri… Musa Baran çocuk oyuncaklarına ve çocuk oyunlarına gönül vermiş bir güzel yürek. Aynı oyuncak ve oyunların Antik Çağ’dan bu yana oynandığını gösteren çizimler yapmış. Halı koleksiyonu da var. Daha neler neler…
Sabiha Tansuğ’a ve Musa Baran’a ne mutlu ki hem adları hem de Anadolu kültürüne yaptıkları hizmetleri ve eserleriyle 2024 baharında açılması beklenen Bademler Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı tarafından ziyarete açılacak müzede nesiller boyu yaşatılacaklar. 
Ege’nin kültür beldesi Bademler’e veda zamanı gelmişti. Dönüş yoluna çıktığımızda, Bademler’i keşfetmenin sevinci içindeydim. Hayallerimin gerçek olmasını sağlayan sevgili dostumuz Nadi Baran’a sonsuz teşekkürler. 

FİRDEVS TUNCAY
Emekli eğitimci-yazar