Tüm romantik ilişkiler kişinin âşık olmasıyla başlar. Çiftlerin aralarında gelişen şey ilk görüşte aşk veya zamanla gelişen tutku olsun, zamana karşı ne yaşarlarsa yaşasınlar aralarındaki gelişen tutkuyu veya aşkı hep korumak isterler. Çiftler aşık olduklarında aralarında oluşan büyü gereği birbirlerinin hep iyi olan özelliklerini görmeye yatkındırlar. Bu büyü öylesine güçlüdür ki adeta birbirlerinde var olan tüm olumsuz özellikleri görmezden gelebileceğine inanırlar. Aşkın hissettirdiği yüksek kimya çiftleri duygusal olarak o kadar yoğun uyarır ki aşık olmanın getirdiği riskleri ve zorlukları görmek istemezler. Oysaki aşk hayal kırıklıkları ile dolu incinmeye çok açık, tehlikeli bir alandır. Çiftler, bu kadar yoğun bir uyarılma halindeyken bir de kendi içsel imgelerine uyan biriyle karşılaşmanın verdiği heyecanla kendi imgelerini o kişiye yansıtırlar. “Sanki birbirimizi yıllardır tanıyormuşuz” hissi buradan gelir. Aşk hali geçene kadar sevgililer birbirlerine aşkın gözlerini kör ettiği gözle görmeye başlarlar. Ta ki birbirleri ile ilgili kendi içlerinde imgeledikleri o harika özelliklerin sadece kendi içselleştirdikleri romantik imgeler olduğu gerçeğini fark edene kadar.
ROMANTİK İMGELER
Romantik imgelerin partner seçiminde ki etkisi çok güçlüdür. Taraflar birbirlerini sadece kendilerinin iyi olduğu yönlerini imgelediği için seçmezler bazen de kendilerinin reddettiği yönlerini yansıtan kişileri de seçebilirler. Örneğin yetişkin bir kadın çocukken saldırgan taraflarını bastırmayı öğrendiyse, şiddete meyilli bir adama aşık olup onu hayatına alabilir. Çocukluk dönemimizde karşılaştığımız sevilme şekli her ne ise yetişkin ilişkilerimiz de de hayatımıza aldığımız partnerlerimizde bu özellikleri taşıyacaktır. Eğer sevgi modelimiz, kayıtsızsa, kayıtsız; cezalandırıcı ise cezalandırıcı gibi… Bazen seçilen partner çocukluk döneminde yaşadığımız travmanın tekrarı gibidir. Yaşanılan çocukluk travması ne kadar ağırsa üstesinden gelme ihtiyacımız o denli güçlüdür ve kişi seçtiği partneri üzerinden yaşadığı o travmanın üstesinden gelmeye çalışır. İçsel romantik imgelerimize uyacak ideal eşimizi bulduğumuzda aşkın bize vereceği mutluluğun hep avuçlarımızın içinde olacağına dair beklentiye gireriz. Bulduğumuz mutluluğun hayatın bize getirdiği tüm sorunlara karşı güçlü bir kalkan olacağına inanırız. Bu inanç ne kadar güçlüyse aşk bizi yarı yolda bıraktığında hissedeceğimiz hayal kırıklığı o derece bizi sarsar.