“Asgari ücretten vergi alınmasın” demek güzel ama ne kadar gerçekçi?
Bugünlerde en az iş dünyası kadar vatandaşın da gündeminde olan konu, 2022 yılı itibarıyla uygulanacak asgari ücrete hangi ölçüde zam yapılacağı… Bu konu özelinde işveren ve işçi sendikaları temsilci...
// SÖYLEYEN DE İNANMIYOR…
İşin bir başka boyutu daha var.
Başta iş dünyası olmak üzere “asgari ücretten vergi alınmasın” önerisini dile getirenlerin sesleri yükseliyor.
Açık konuşayım mı?
Yıllardır okuyup dinlediğim bu öneriye, dile getirenlerin de çoğunun inanmadığını bilmenizi isterim. Siyasetçileri bu popülist söylem nedeniyle bir ölçüde hoş karşılamamız mümkün.
Emeği ile geçinen ücretli kesimin de bu “niyet beyanı”nı dile getirmelerini eşyanın doğasına uygun karşılamak gerek.
“Devletin aldığı gelir vergisi işçinin cebine girsin, böylece işverene ek maliyet binmeden asgari ücrete ek bir artış yapılsın” önerisi gerçekten de kulağa hoş geliyor.
Da…
Acaba gerçekçi mi?
// ÇALIŞANLARIN YÜZDE 41’İ ASGARİ ÜCRETLİ
Bakınız…
Maliye Bakanlığı 2022 yılı bütçe hedeflerini dikkate alarak, bu önerinin gerçekleşmesinin nasıl imkânsız olduğunu anlatmak isterim.
2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na göre devlet gelecek yıl 1 trilyon 430 milyar TL vergi geliri elde edecek.
En azından planı bu şekilde.
Bu vergi tahsilatı içinde Gelir Vergisi’nin payı yüzde 19 ile 262 milyar 646 milyon TL olacak. Toplam vergi gelirleri içinde Kurumlar Vergisi’nin payı ise 183 milyar TL olarak gerçekleşecek.
Yani her yıl olduğu gibi, yine çalışanlar şirketlerden daha fazla vergi verecek.
279 milyar TL olarak hedeflenen bütçe açığının ise bu rakamdan daha fazla gerçekleşeceğini söylememiz şimdiden zor değil.
Devam edelim…
Türkiye’de 2003 yılında çalışanların sadece yüzde 9'u asgari ücretli iken, 2020 yılı itibarıyla bu oran yüzde 41 seviyesine ulaşmış durumda. Asgari ücret ile çalışan oranında AB ülkeleri arasında açık ara lideriz.
AB’nin 28 ülke ortalamasının yüzde 7 olduğunu da anımsamakta fayda var.
Ülkemizde asgari ücret dışında kalan çalışanların yüzde 42.7'si ise asgari ücretin iki katına kadar maaş alıyor. Yani bugünün verisi ile anlatmak istersek 2 bin 825 TL ilâ 5 bin 650 TL arasında gelire sahip.
// YA ASGARİ ÜCRET ALMAYANLAR?
Bu veriler ışığında çalışanların yüzde 83'ünün (yaklaşık 12 milyon kişi), asgari ücret ya da ona yakın düzeyde gelir elde ettiğini söylememiz mümkün.
İşte bu nedenle asgari ücrete ne kadar zam geleceği, asgari ücret alsın ya da almasın tüm çalışanları ilgilendiriyor. Çalışanlarına asgari ücretten daha yüksek ücret veren şirketler de zam oranlarında bu artış oranını gösterge olarak kabul ediyor.
Devam edelim…
Bugün 2 bin 825 TL olan asgari ücrette gelir vergisi, SGK işçi payı, İşsizlik Sigortası primi payı, Damga Vergisi olmak üzere yapılan aylık toplam kesinti tutarı 752 lirayı buluyor.
Aradaki bu farkta aslan payını aylara göre kısmi değişkenlik gösteren Gelir Vergisi alıyor.
2021 yılı Ağustos ayı verilerine göre Türkiye’de 13 milyon 732 bin 736 kişi aktif sigortalı olarak çalışıyor. Asgari ücreti olarak çalışan kabaca 6 milyon insanımızdan Gelir Vergisi alınmadığı takdirde, bu kararın bütçenin gelir kaleminde yaratacağı hasar, yaklaşık 55 milyar TL gibi devasa bir boyuta ulaşacak.
Ezcümle, “Asgari ücretten vergi alınmasın” açıklamalarının Türkçesi, “Devletin bütçesi bu kadar daha fazla açık versin” demek oluyor.
Ayrıca cevap verilmesi gereken bir başka önemli soru daha var.
Asgari ücretten biraz daha fazla ücret alan çalışanlara ne yapacağız?
Onların Gelir Vergisi ödemeleri durumunda, ortaya büyük bir haksızlık çıkmayacak mı?
Bu durumdaki tek bir çalışan mahkemeye giderek emsal karar alsa, ortalığın nasıl yangın yerine döneceğini düşünebiliyor musunuz?
Pekâlâ bu öneriyi dile getirenler, Merkez Bankası’nın banknot matbaasında harıl harıl para basmamızı söyleyemeyeceklerine göre…
Vergi gelirlerindeki düşüşten kaynaklanacak “ek” bütçe açığını hangi kaynaklardan finanse edeceğimiz konusunda mantıklı bir fikir beyan ediyorlar mı?
Okuduklarımız, dinlediklerimiz kadarıyla hayır…
Bu öneriyi dile getirenler, “Kayıt dışı ekonomiyi azaltacağız” diyerek, sigortalı sayısındaki artış ile bu kaybın telafi edileceğini savunuyorlar.
Kimse kusura bakmasın ama bu çözüm bana Nasreddin Hoca’nın hikâyesine benziyor:
Nasreddin Hoca bir ahbabından borç almış. Elde avuçta olsa Hoca hemen ödeyecek ama yoksulluğun iki gözü kör olsun. Daha vadesi gelmeden adam alacağını tahsil etmek için Hoca’nın kapısını aşındırmaya başlamış.
Bir böyle iki böyle derken yine bir gün adam borcunu istediğinde;
– Şu anda yok ama, demiş, çok yakında ödeyeceğim,
– Söyle Hoca, ne zaman vereceksin, kimden bulup vereceksin!
– Evin önüne çalı ektim!
– Niye?
– Koyun sürüsü geçerken yünleri çalıya takılacak.
– Sonra?
– Bizim hatun bu yünleri toplayacak, yıkayacak, tarayacak, eğirecek, dokuyacak, ben de götürüp satacağım.
– Eee?
– Ne e’si be adam, sordun ya, senin paranı o zaman öyle ödeyeceğim.
Buna kim gülmez; adam da kasıklarını tuta tuta gülünce Hoca:
– “Gidi hâlden anlamaz” demiş, “Peşin parayı gördün ya gül bakalım!”
Bizim de vergi kaybındaki hesap Hoca’nın hesabına dönmesin…
VERGİ GELİRLERİNDEKİ KAYIP YENİ VERGİLERLE FİNANSE EDİLECEK İSE…
CHP ve İyi Parti başta olmak üzere muhalefet partileri; kayıt dışı ekonomiyi azaltarak, kayıt altına alınan çalışanların sigorta primlerini düzenli yatıran işverenlerin, yatırdığı prim kadar sıfır faizli kredi vererek desteklenmesi yoluyla bu açığın finanse edilebileceğini öne sürüyor.
Yani asgari ücretten vergi alınmayacak, ortaya çıkan bütçe açığı kayıt dışı ekonominin azaltılması ve daha fazla insanın kayıt altına alınması ile karşılanacak. Bu şekilde devlet daha az sosyal güvenlik açığı verecek ve sosyal yardım harcamalarında kayıt içinin artması ile göreceli azalma yaşayacak. Bu şekilde kaybedilen vergi geliri farklı harcama kalemlerinin azaltılması ile karşılanabilir olacak.
Bu vaatlerin teknik olarak gerçekçi olup olmadığı konusu elbette akademisyenlerin işi…
Bu noktada haddimizi aşmayalım.
Demek istediğim şu:
Siyasetçilerimiz, iş dünyamız, sendikalarımız bu konularda görüş açıklarken, cümlelerin önünü arkasını çok iyi tartmalılar. Ben de kuşkusuz asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını isterim. Ancak bunun için kamu yönetiminin ayağını yorganına göre uzatması gerekiyor. Aksi halde, vergi gelirlerindeki kaybı karşılamak için yeni vergiler salınacağını tahmin etmek güç değil.
Bu durum en çok sabit ücretli ve emeği ile geçinen insanların üzerine yeni yüklerin binmesi anlamına geliyor.
Bizden hatırlatması…