Memduh GÜNEY/EGE TELGRAF- Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan veriler, hekim sayısındaki gidişatı gözler önüne serdi. Uluslararası karşılaştırmalar sonucu 100 bin kişiye düşen hekim sayısına bakıldığında, Türkiye 228 hekimle son sırada yer aldı. Türkiye’nin 8’de bir nüfusuna sahip Yunanistan ise 100 bin kişiye düşen hekim sayısında 629 hekimle birinci sıraya oturdu. Nüfus projeksiyonu olarak Yunanistan ile değil, Almanya ile karşılaştırılmanın daha doğru olacağını söyleyen İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Yüce Ayhan, “Almanya’da yüz bin kişiye düşen hekim sayısı 453. Yani bizim iki katımız. İncelenmesi gereken, hekim sayısından öte Türkiye’deki sağlık sisteminin örgütlenmesi. 2002 yılında sağlıkta birinci basamak başvuru sayısı 75, 2022’de 40 milyon. Bu, nüfustaki artışla doğru orantılı değil. İkinci ve üçüncü basamakta ise 2002 yılında 134 milyon başvuru varken 2022 yılında 513 milyon. Dört katından fazla artış yaşanıyor. 2022 yılında acil servise 130 milyon başvuru olmuş. Nüfusun neredeyse bir buçuk iki katı. Burada hekim sayısını ne kadar artırırsak artıralım tatmin edici bir hizmetin ortaya çıkması çok zor. Psikiyatri hekiminin 5 -10 dakika içerisinde muayene yapmasının imkanı yok” ifadelerini kullandı.

Süt içmeden dikkat etmeniz gerekenler! Zehirlenebilirsiniz Süt içmeden dikkat etmeniz gerekenler! Zehirlenebilirsiniz

‘SÜRDÜRLEBİLİR OLMALI’

Sağlık politikalarında kalkınma ve sürdürülebilir endeksli bir bakış açısının olmasının gerektiğini söyleyen Ayhan, “Sağlık politikalarında doğru ve uzun vadeli çalışmalara ihtiyacımız var. Sadece hekim sayısına odaklı çalışmalar yapamayız. Öncelikle birinci basamağın rolünü net bir şekilde belirlemeliyiz. Türkiye’de birinci basamak sağlık başvuruları nüfusa dayalı olarak işliyor. Bugün Menemen’de oturan bir yurttaşımız Narlıdere’de bulunan bir aile hekimine bağlanabilir. Ancak o hekimin aileyi takip etme imkanı çok zor. Eskiden olduğu gibi sağlık ocağı sisteminde adrese dayalı bir işleyişle hekimin birebir temas edebileceği yapıya dönülebilir” diye konuştu.

YOĞUNLUĞU AZALTACAK 

Sevk zinciri sistemine değinen Ayhan, “Türkiye’de birinci basamak sistemi büyük vaatlerle geldi. Ancak bu örneği aldığımız ülkelerin projede başarılı oldukları nokta ikinci ve üçüncü basamağa yönelik sevk sistemiydi. Ne yazık ki biz bunu da kötü bir şekilde kullandık. Bugün birinci basamakta patlayan talebi önleyecek acil servis yoğunluğunu azaltacak bir sisteme ihtiyacımız var” dedi.

‘YETERLİ İMKAN YOK’

“Meslekte kendini yetiştirmiş hekimlerimizi kaybediyoruz” diyen Ayhan, “Tıp fakültelerinin sayısını artırıyoruz. Ancak bu fakültelerin hepsinde standart bir eğitim sağlayamıyoruz. Köklü üniversitelerimizde verdiğimiz eğitimi herhangi bir şehirde açtığımız tıp fakültesinde uygulayamıyoruz. Bir üniversite hastanesinin planlanması uzun süreçler gerektiriyor. Ancak biz bunlar yapmadan fakülteleri açtık. Eğitimde akreditasyon şartlarını taşımayan fakülteler var. Eğitimde, hizmette bir standardımız olmadığı gibi hekimlere sunduğumuz olanaklar da tatmin edici değil” ifadelerini kullandı. 

‘FİZİKİ KOŞULLAR AZ’

Sağlık çalışanlarının vatandaşların dostları olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Demokratik Sağlık Sendikası İzmir Şube Başkanı Togan Demircan, “Kıyasladığımız ülkelerde de şiddet olayları yaşanıyordur. Ancak bizim ülkemizde bu olaylar her gün yaşanıyor. Bu olaylardan dolayı da hekimlik artık tercih edilmiyor” dedi. Hastane ortamının fiziki koşullarına da değinen Demircan, “Her ilimizde şehir hastanesi yok. Örnek vermek gerekirse, İzmir’de Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’nin fiziki koşulları çok kötü durumda. Birçok kurumun yemek kalitesi çok kötü. Saatlerce çok ciddi efor sarf ederek iş üreten, emeğini ortaya koyan bir hastaya uyguladığı tedaviyle onu sağlığına kavuşturan hekimin öğle yemeğinden böcek çıkıyor. Maddi konular son dönemlerde iyileştirildi ancak bundan bir yıl öncesine gittiğimizde maaşlar yoksulluk sınırındaydı. Bu da hem yurt dışına gidişleri arttırdı hem de başka alanların tercih edilmesine sebep oldu” ifadelerini kullandı. 

‘İYİLEŞTİRME YAPILMALI’

“Eskiden komşuların çocuklarını duyardık, tıp fakültesini kazanmış diye. Aileler göğsünü gere gere gezerdi. Şimdi ‘Tıp okuyacak, ne olacak?’ diyorlar” diyen Demircan, “Aileler tıp okuyan evlatları için artık dayak mı yiyecek yoksa cinayete mi kurban gidecek diye düşünüyor. Pandemi dönemi yaşadık. Bu dönemde vefat eden birçok meslektaşımız oldu. Meslektaşlarımızın aileleri ne durumda bilmiyoruz. Görev başında vefat eden sağlık çalışanları şehit sayılmıyor. Birçok konuda iyileştirme yapılmalı ki genç arkadaşlarımız sağlık bilimleri okumayı tercih etsin, bu da hekim sayılarımızı artırsın” diye konuştu.  

Kaynak: EGE TELGRAF