23 Nisan bize neler anlattı? 

Abone Ol

Bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını daha geride bıraktık. Şiirler, şarkılar, gösteriler, iyi dilekler...

Herkes kendi kabuğuna çekildi yeniden. Çocuklarda tatlı bir yorgunluk, ailelerde ise gurur kaldı. Bir de bol alkışlı, kahkahalı anılar.

Pek tabi, herkes aynı keyif ve heyecanla yaşamadı bu kutlu günü. Bazı haklı eleştiriler yükseldi kulağa küpe olması gereken. 

Daha önceki yıllarda kaynaştırma öğrencilerinin ötekileştirildiği gösterilere şahit olmuştuk. Bu yıl maddi kaygılar öne çıktı. Kimi gösteri hazırlığı için yapılan dans dersi ve kıyafet ücretine kızdı kimi de çocukların "makam koltuklarına" değil, büyüklerin çocukların koltuklarına oturması gerektiğini savundu. Sonuna kadar haklılardı.

ÖZİPEKÇİ'NİN YOLSUZLUK HABERİ

Gazeteci Sercan Özipekçi'nin de geçen hafta bir haberi tepkilerin yükselmesine neden olmuştu. İddiaya göre, bir okul, halk eğitim merkezi ile 23 Nisan gösterisi ve kiralık kıyafet konusunda anlaşmış, ders saatinde yapılan gösteri hazırlığı, istenen ücretler ve üslup velileri rahatsız etmişti. Haberde yayınlanan bir mesajda, kıyafet ücretini ödemeyenin gösteriye katılamayacağı bildiriliyor. Veliler ve veli dernekleri yaşananlara isyan etmişti. 

BAYRAM SADECE ZENGİNE Mİ? 

Bir sosyal medya kullanıcısı da çektiği video ile istenen kıyafeti alamayan çocukların gösteriye katılmadığını, arkadaşlarını üzgün üzgün izlediğini anlatmış, "Bayram Sadece zenginin mi?" diye sormuştu. Ailelerin sofraya getirecek yemek bulmakta zorlanırken kostüm alamayacağını anlatmış, çocukların okul kıyafetleriyle eğlenip, oynaması gerektiğini savunmuştu.

Viral olan bir başka gönderi ise makam sahiplerinin çocukların hayatını deneyimlemesi gerektiğini anlatıyordu. Ulaştırma Bakanı'nın üç otobüs değiştirerek yolculuk etmesi, Sanayi Bakanı' nın yarım gün sanayi sitesinde çıraklık yapması, Ticaret Bakanı'nın pazarda su satması, Aile Bakanı'nın Çocuk Esirgeme Kurumu' nda bir gün geçirmesi gibi şahane öneriler vardı. 

Bayramların mutlaka büyük coşku ile kutlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu saygı, minnet ve gururun gelecek nesillere kusursuz aktarılması  gerektiğini; bunu yaparken de hiçbir çocuğun, ailenin incitilmemesinin önceliklendirilmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. 

Öte yandan bunca yıldır koltuklarını çocuklara devredenlerin "çocuk aklından" pek anlamadığını, bundan sonra gerçekten kendilerinin çocukların yerine geçerek biraz "çocuk gözüyle" hayata bakmalarının topluma daha faydalı olacağına inanıyorum.