“Rüzgâr bizi götürecek/ Rüzgâr bizi götürecek”
Furuğ Ferruhzad bize neleri anımsatır? Herhalde bin yıldır komşu olduğumuz ve “tavuklarımızın birbirine karıştığı” bir coğrafyanın şairi olduğu için bu kadar tanıdık Yüzüne baktığımda bir parça Tez...
ATAERKİL YAPI ELEŞTİRİSİ
İran’ın en büyük açmazlarından biri olan ataerkil sosyal yapı, onun eleştirilerinin odak noktası oldu. Kendi ailesinden ve özellikle babasından başlamak üzere kadın kimliğini hiçe sayan bu ataerkil bakışa karşı çıktı. Şiirin yanı sıra sinema, tiyatro ve resim sanatlarıyla da yakından ilgilendi.
Eşinden ayrılmış, ailesinden kopmuş bir kadın olarak ayakta kalma mücadelesi veren Furuğ, çeşitli gazetelerde editörlük yaptı. 1958’de hayatının ve sanatının seyrini derinden etkileyen yazar ve yönetmen İbrahim Gülistan’la tanıştı. Oyunculuk, senaristlik, kameramanlık, yönetmen yardımcılığı, dublaj, montaj, yaratıcı sinema editörlüğü yaptı. Hem sinema üzerine eğitimler almak hem de dil öğrenmek amacıyla Almanya, İngiltere ve İtalya’da bulundu. 1963’te Almanya’da düzenlenen Oberhausen Film Festivali’nde “Ev Karadır” adlı cüzzamlılar hakkındaki belgesel filmiyle birincilik ödülünü aldı. Bu filmin çekimleri sırasında cüzamlılar evinde tanıdığı Hüseyin Mansuri adlı çocuğu evlat edindi.
TUTSAK, DUVAR VE İSYAN
Tutsak, Duvar ve İsyan başlıklı üç şiir kitabının ardından şiirinde dönüm noktası kabul edilen Yeniden Doğuş adlı kitabı 1963’te yayımlandı. 13 Şubat 1967’de kendisinin kullandığı otomobille geçirdiği kaza sonucunda henüz 32 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Son şiir kitabı “İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına” ölümünden sonra yayımlandı.
Bireysel ve toplumsal özgürlükten yana olan Furuğ, yaşamı boyunca her türlü baskıyı yok etmek için mücadele verdi. Topluma egemen olan eril ikiyüzlülüğü, menfaatperestliği, sahte vatanperverliği şiirlerinde, o güne kadar hiç de alışık olunmayan bir söylemle, başkaldırının en güçlü sesiyle dillendirdi.
EN GÜÇLÜ SES
Yepyeni, kendisinin doğurduğu, isyanla büyüttüğü bir dil yaratan Furuğ, var olan bütün klasik yapıları, başta şiirdeki klasik kalıplar olmak üzere yıktı; İran edebiyatının en güçlü, en önemli kadın sesi olmayı başardı. Şah dönemi İran’ında yaşanan ekonomik bunalımları, toplumdaki katı gelenekçiliğin yansımalarını gözlemleyerek içinden çıktığı toplumu sağaltma mücadelesi verdi, bunu da yalnız kaleminin gücüyle değil bizzat toplumun her kesiminden insana ulaşmaya çalışarak, devrimci bir cesaretle yaptı ve sesini tüm dünyaya duyurmayı başardı.
RÜZGÂR BİZİ GÖTÜRECEK
küçücük gecemde benim, ne yazık
rüzgârın yapraklarla buluşması var
küçücük gecemde benim yıkım korkusu var
dinle
karanlığın esintisini duyuyor musun?
bakıyorum elgince ben bu mutluluğa
bağımlısıyım ben kendi umutsuzluğumun
dinle
karanlığın esintisini duyuyor musun?
şimdi bir şeyler geçiyor geceden
ay kızıldır ve allak bullak
ve her an yıkılma korkusundaki bu damda
bulutlar sanki, yaslı yığınlar misali
yağış anını bekliyorlar
bir an
ve sonrasında hiç.
bu pencerenin arkasında gece titremede
ve yeryüzü giderek durmada
bu pencerenin arkasında bir bilinmez
seni ve beni merak ediyor
ey baştan aşağı yeşil!
yakıcı anılar gibi ellerini,
bırak benim aşık ellerime
ve dudaklarını
varlığın sıcak duygusunu
benim sevdalı dudaklarımın okşayışına bırak
rüzgâr bizi götürecek
rüzgâr bizi götürecek.
Furuğ Ferruhzad
Çeviri: Haşim Hüsrevşahi
MAZLUM VESEK/EDEBİYAT