2022 yılında 75 milyar TL’yi yine çöpe attık!
Ne kadar farkındayız bilmiyorum ama ülkelerin gelişmişlik göstergeleri arasında evsel ve sanayi atıklarının geri dönüşüm seviyesi geliyor. Köşe haberlerimizde Türkiye’nin atıkların kaynağında ayrıştı...
ÇÖP MÜ ENERJİ KAYNAĞI MI?
Dünya üzerinde ülkeler, atıklarına “enerji kaynağı” ya da “çöp” olarak bakanlar olarak ikiye ayrılıyor. Biz maalesef ikinci kategorideki ülkeler arasındayız. Bu nedenledir ki plastik atıklar gibi, gelişmiş ülkelerin uzun yıllar önce çözdüğü problemi, “çevrecilik” adı altında tartışıyoruz.
Belki bana kızacaksınız ama plastik, 20. Yüzyılın en çevreci buluşları arasında başı çekiyor. Yaşamımızın her alanında ve her anında yer alan plastik maddeler, pek çok kez geri dönüştürülebiliyor. Ömrünün son aşamasında ise asgari fuel-oil kadar enerji değeri bulunuyor.
Türkiye’de kişi başına plastik tüketimi 70-80 kilogram arasında değişirken, Almanya’da bu rakam 110 kilogramın üzerinde. Peki hiç Almanya’da denizlere, nehirlere, sokaklara, toplu yaşam alanlarına gelişigüzel atılan plastik madde görebilir misiniz?
Elbette hayır.
SORUN ATIKTA MI İNSANDA MI?
Yani sorun atıklarda değil, onu kullanmayı, kaynağında ayrıştırmayı ve geri dönüştürmeyi başaramayan bizlerde. 85 milyon insanın yaşadığı Türkiye’de pek çok şehrimiz atık bertarafında adeta sınıfta kalmış durumda.
Evsel atıklarda durum farklı değil.
Geçen yıl Türkiye’deki evsel atık miktarı 31 milyon tonu aşarken, bu atığın yüzde 80’i geri dönüştürülebilir atıklardan oluşuyor.
Yani 2022’de ne yazık ki piyasa değeri asgari 75 milyar TL olan 25 milyon ton geri dönüştürülebilir malzemeyi çöpe attığımız anlaşılıyor.
Bu verileri sorgulayan okurlar olabilir düşüncesi ile işin matematiğini biraz açalım mı?
15’E YAKIN YÖNETMELİK VAR
Yapılan tüm uluslararası araştırmalar, Türkiye’nin gelir seviyesine yakın ülkelerde kişi başına düşen atık miktarının günlük 1 kilogram olduğunu gösteriyor. Bu rakam baz alındığında geçen yıl 31 milyon tondan fazla evsel atığın çöpe gittiğini söylememiz mümkün. Yine yapılan araştırmalar, evsel atığın yüzde 80’inin geri dönüştürülebilir atıktan oluştuğunu gösteriyor. 25 milyon ton geri dönüştürülebilir atığın piyasa değeri minimum 75 milyar TL’yi buluyor.
Türkiye’de atık yönetimi ile ilgili 15’e yakın yönetmelik var ancak bu yönetmelikler Avrupa’daki örneklerine göre çok zayıf kalıyor. Türkiye’de katı atık ayırma tesislerinin yeterli olmaması, kaynakta toplamanın uygulanmaması nedeniyle Avrupa Birliği müktesebatına uyum yakalanamıyor.
ÇOCUKLAR, ANNE VE BABALARINI EĞİTECEK…
Türkiye’nin atıkların ayrıştırılması, geri dönüşümü ve son tahlilde enerji üretimi ile birlikte çok acil olarak milli bir stratejiye ihtiyacı bulunuyor. Bu stratejinin uygulanmasında ilk adımın ise anaokullarından atılması gerekiyor. Ergenliğe ulaşan bir çocuğun atıkların ayrıştırılması ile ilgili bir bilince sahip olması zorlaşıyor. “Anne ve babaların çocuklarını bu konuda eğittiği bir düzen değil; çocukların ebeveynlerini eğittiği bir yönetim modeline ihtiyacımız bulunuyor.
Ve en önemli görev de belediyelere düşüyor.
Eğitim seviyesi ve okullaşma oranı en yüksek illerin başında gelen İzmir’de bile Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerin atıkların geri dönüşümünde başarılı olduklarını söylemek mümkün değil. Karşıyaka Belediyesi’nin, diğer belediyelerden pozitif yönde ayrışan ve alkışı hak eden uygulamaları var. Ancak bu çaba çoğu belediye için “göstermelik atık kumbaraları koymaktan” ötede işe yaramıyor.
Dönüştürülebilir atıkların ayrıştırılmadan çöpe gitmesi nedeniyle her yıl çok ciddi ekonomik kaybımız var. Sıfır Atık Projesi ile 2017’de yüzde 13 olan geri kazanım oranımız bugün 27,2’ye ulaşmış durumda. Aldığımız yolu küçümsememekle birlikte daha işin başında olduğumuzu da bilmemiz gerekiyor.